ÜCRETİN ÖDENDİĞİNİ İŞVERENİN KANITLAMAK ZORUNDA OLMASI

SAYILAR

Esas No : 2017/11626
Karar No : 2017/13327
Tarihi : 05.06.2017
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK. /32,37
Yargı Yeri: YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : • ÜCRETİN ÖDENDİĞİNİ İŞVERENİN KANITLAMAK ZORUNDA OLMASI • ÜCRETİN ÖDENDİĞİNİN TANIKLA İSPATLANAMAYACAĞI

Tam Metin

YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
 
Esas No.
Karar No.
Tarihi:
 2017/11626
2017/13327
05.06.2017
İlgili Kanun / Madde

4857 S. İşK. /32,37

 

   

  • ÜCRETİN ÖDENDİĞİNİ İŞVERENİN KANITLAMAK ZORUNDA OLMASI
  • ÜCRETİN ÖDENDİĞİNİN TANIKLA İSPATLANAMAYACAĞI
  ÖZETİ   4857 sayılı İş Kanunu'nun 37. maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur. 
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
Davacı, aylık ücretlerinin asgari ücret kısmının banka aracılığı ile bakiye kalan kısmının ise elden ödendiğini, son birbuçuk yıldır elden verilen kısmın ve son aya ait ücretin tamamının ödenmediğini belirterek bakiye ücret alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda son bir yıllık dönemde asgari ücretin üzerinde elden verilen kısmın ödenmediği belirtilerek bakiye ücret alacağı hesaplanmıştır. 

               

 
     
             

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı, fazla mesai genel tatil ve ücret alacaklarının ödenmemesi, Sosyal Güvenlik Kurumuna gerçek ücret üzerinden bildirimde bulunulmaması nedeni ile iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir. 
Davalı vekili, davacının istifa ederek işten ayrıldığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuşur. 
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 
Karar, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 
2-İşçiye, işyerinde çalıştığı sırada ara dinlenmesi verilip verilmediği ve süresi konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 
İşçinin günlük iş süresi içinde kesintisiz olarak hiç ara vermeden çalışması beklenemez. Gün içinde işçinin yemek, çay, sigara gibi ihtiyaçlar sebebiyle ya da dinlenmek için belli bir zamana ihtiyacı vardır. 
Ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanunu'nun 68. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. İş Kanunu'nun 63. maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68. maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (onbir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.
Dosya içeriğine göre, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının, cumartesi günleri 08:30-13:00 saatleri arasında fiilen dört buçuk saat çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Yarım saatlik kanuni ara dinlenme süresinin mahsubu ile cumartesi günleri fiilen dört saat çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır. 
3-Davacı ve davalı arasındaki diğer uyuşmazlık ödenmeyen ücret alacağı bulunup bulunmadığı konusundadır. 
4857 sayılı İş Kanunu'nun 37. maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur. 
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
Davacı, aylık ücretlerinin asgari ücret kısmının banka aracılığı ile bakiye kalan kısmının ise elden ödendiğini, son birbuçuk yıldır elden verilen kısmın ve son aya ait ücretin tamamının ödenmediğini belirterek bakiye ücret alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda son bir yıllık dönemde asgari ücretin üzerinde elden verilen kısmın ödenmediği belirtilerek bakiye ücret alacağı hesaplanmıştır. 
Davacı 20.08.2013 tarihinde iş kurumuna şikayette bulunurken son aya ait 200,00 TL ücret ödemesinin yapılmadığını belirtmiştir. 03.09.2013 tarihinde banka aracılığı ile davacı hesabına 201,00 TL ücret ödemesi yapılmıştır. Davacının bu beyanı kendisi için bağlayıcı olup ödenmediği belirtilen bakiye ücret alacağının da şikayet sonrasında banka aracılığı ile ödendiği anlaşıldığından talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.