T.C. YARGITAY
22. Hukuk Dairesi
Esas No. | 2019/5746 | İlgili Kanun/Madde: |
Karar No. | 2019/16251 | 4857 S. İşK/59 |
Tarihi: | 12.09.2019 |
|
|
ÖZETİ 4857 sayılı İş Kanununun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde,
işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır yıl boyunca) yıllık ücretli izin kullanmadan çalışması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; mahkemece, davacı asil çağrılarak çalışma süresi boyunca yıllık izin kullanıp kullanmadığı konusundaki beyanının alınmasından sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmelidir
|
"
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili ile
davalılardan … Mobilya Plastik İnşaat Gıda San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, temyiz
taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor
dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıların Cevabının Özeti:
Davalılar, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davacı ile davalı … Mobilya Plastik İnşaat Gıda San. Tic. Ltd. Şti. vekilleri tarafından temyiz
edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının
tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine oybirliğiyle karar
vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının ücret alacağının dönemi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı taraf dava dilekçesinde 1.065,00 TL ücret alacağı talebinde bulunmuş, ancak
hangi aya ilişkin olduğu açıklanmamıştır. Islah dilekçesinde de ücret alacağına ilişkin olarak herhangi
bir ıslah talebinde bulunulmamıştır. Davacı vekilinin 21.01.2015 tarihli dilekçesinde 2008-2009-2010-
2011-2012-2013 yıllarındaki maaş alacağının ödenmediği, bu sebeple maaş alacağı talebinde
bulunulduğu ifade edilmiş ancak yine ücret alacağı talebinin ait olduğu ay ve yıl netleştirilmemiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının ücret alacağının 50.169,06 TL olduğu, davacının
hangi döneme ilişkin ücret alacağının ödenmediğinin açıklanması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece,
1065,00 TL ücret alacağına hükmedilmiştir.
Dosya kapsamına göre, ücret alacağının ıslah edilmediği de dikkate alındığında davacının son aylık
ücret alacağını talep ettiği anlaşılmakta olup bilirkişi raporundaki ücret alacağı miktarına ilişkin tespit
hatalı olmuştur.
3-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı def’i konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden
yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona
erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliğini
ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava
edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün
değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak
özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin
beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce
tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1
maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü
uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince
iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk
oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde
319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle
başlayacağından, zamanaşımı def'i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki
dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def'inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak
bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı
dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı
def'i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah
dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı
def'inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut olayda, davalılar vekilince davaya karşı cevap mahiyetinde süresinden sonra sunduğu beyan ve
delil dilekçesi ile ıslah dilekçesine karşı süresinde sunduğu 06.01.2015 tarihli beyanında zamanaşımı
def’inde bulunmamıştır. Ancak, davalı vekilinin 10.02.2015 tarihli dilekçesiyle zamanaşımına ilişkin
beyanlarını sunmak için ıslah isteminde bulunduğu ve zamanaşımı def’ini dile getirdiği görülmektedir.
Davalı tarafın yukarıda belirtilen dilekçeleri ve beyanları göz önünde bulundurulduğunda ıslaha karşı
zamanaşımı def’inde bulunduğunun kabulü gerekir. Ancak buna rağmen, mahkemece davalı tarafın
ıslaha karşı zamanaşımı savunması dikkate alınmadan hüküm verilmiş olması hatalı olup bozma
nedenidir.
4-Davacının yıllık izin ücreti alacağı olup olmadığı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık
bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde,
işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme
bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin
sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını
imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren,
işçiye yemin teklif edebilir.
Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak
sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin
alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında
ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı
yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında
izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.
Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı işyerinde 8 yılı aşkın çalışması olduğu
tespit edilen davacının tüm çalışma süresi boyunca hak ettiği yıllık ücretli izin süresinin 130 gün olduğu
belirlenmiş ve davacının hiç izin kullanmadığı kabul edilerek karar verilmiştir. Davacının uzun yıllar (8
yıl boyunca) yıllık ücretli izin kullanmadan çalışması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi
çerçevesinde; mahkemece, davacı asil çağrılarak çalışma süresi boyunca yıllık izin kullanıp kullanmadığı
konusundaki beyanının alınmasından sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirme
yapılarak bir karar verilmelidir.
5-Diğer yandan, karar başlığında davalı olarak unvanı … Mobilya Plastik İnşaat Gıda San. Tic. Ltd. Şti.
şeklinde belirtilmesi hatalıdır. Dosya içeriğindeki Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında davacının
işvereninin “Duru” kelimesi önünde “…” kelimesi de bulunduğu görülmekte olup davalı vekilince
yargılama esnasında bu hususta beyanda da bulunulmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının
istek halinde ilgiliye iadesine, 12.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.