ÜRETİM HATASI

SAYILAR

Esas No : 2008/26738
Karar No : 2010/20549
Tarihi : 25.06.2010
İlgili Kanun/Madde : 4857 S.İşK/25,26
Yargı Yeri: YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : • ÜRETİM HATASI • İŞÇİNİN KUSURUNUN BULUNUP BULUNMADIĞININ • ZARARIN OTUZ GÜNLÜK ÜCRETİ AŞIP AŞMADIĞININ BELİRLENMESİNİN GEREKMESİ • BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN OLYA ALTI GÜNLÜK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN ZARARIN ÖĞRENİLMESİNDEN İTİBAREN BAŞLAYACAĞI

Tam Metin

YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
 
Esas No.
Karar No.
Tarihi:
2008/26738
2010/20549
25.06.2010
İlgili Kanun / Madde
4857 S.İşK/25,26
   

  • ÜRETİM HATASI
  • İŞÇİNİN KUSURUNUN BULUNUP BULUNMADIĞININ
  • ZARARIN OTUZ GÜNLÜK ÜCRETİ AŞIP AŞMADIĞININ BELİRLENMESİNİN GEREKMESİ
  • BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN OLYA ALTI GÜNLÜK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN ZARARIN ÖĞRENİLMESİNDEN İTİBAREN BAŞLAYACAĞI
  ÖZETİ Zararın 30 günlük ücreti aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar ve işçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olması, işverenin bu hakkını ortadan kaldırmaz. İşverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş oluşunun da feshe hakkını olumsuz etkileyen bir yönü bulunmamaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 26. maddesi yönünden 1 yıllık hak düşürücü süre zarara neden olan olayın oluşumundan başlar. Ancak 6 işgünlük ikinci süre, zarar miktarının belirlenmesinin ardından bu durumun feshe yetkili makama iletilmesiyle işlemeye başlayacaktır. Zarar miktarının belirlenmesi bazen uzun zaman alabilir ve fesih hakkının kullanılması bakımından zarar miktarının belirlenmesi ve işçinin ücreti ile kıyaslanması zorunluluğu vardır
 
 
             

DAVA                                                     :Davacı ve karşı davalı kıdem ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, ücret alacaklarının, davalı ve karşı davacı maddi tazminat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
                                                    Yerel mahkeme asıl davayı kısmen hüküm altına almış, karşı davayı reddetmiştir.
           Hüküm süresi içinde davalı-karşı davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi İ.Polat tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, davalı işyerinde çalışmakta iken, herhangi bir savunması alınmadan, 21.03.2007 tarihinde işvereni bilerek zarara uğrattığı gerekçesiyle işine son verildiğini, ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti ve ücret alacağının hüküm altına alınması istemiştir.
Davalı karşılık davacılar, davacı 30 günlük ücretini aşar şekilde işvereni zarara uğrattığını yapılan fesih haklı nedene dayandığını, isteklerin yerinde olmadığını savunmuş; karşı davası ile de uğranılan zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının iş sözleşmesinin davalı işverenlikçe 4857 Sayılı Yasanın 25/II-ı maddesine göre feshinin haklı sebeplere dayanmadığı, meydana gelen hatalı üretimle ilgili zarardan davacıyı sorumlu tutmanın mümkün olamayacağı kanaati ile kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulüne, fazla çalışma ve ücret alacağı ile karşı davadaki isteğin reddine, karar verilmiştir.
Karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.
İş sözleşmesinin, işçinin işverene zarar vermesi nedeniyle ve haklı olarak işverence feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 25 II- ( ı) bendinde, işverenin malı olan veya eli altında bulunan makine, tesisat, başka eşya ya da maddelere 30 günlük ücreti tutarını aşacak şekilde zarar vermesi halinde işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu hususu düzenlenmiştir.
İşçinin kusursuz olduğunun ortaya çıkması halinde işverenin haklı fesih imkanı olmadığı gibi, işçinin kusuru belli bir yüzde ya da belli bir oran olarak saptanmışsa; zararın miktarı da bu kusur nispetinde azaltıldıktan sonra otuz günlük ücreti aşıp aşmadığına bakılmalıdır.
Zararın işçinin kasıtlı davranışından ya da taksirli eyleminden kaynaklanmasının herhangi farkı bulunmamaktadır. Örneğin işverene ait iş makinesi paletlerine kasten metal cisim sokmak suretiyle zarar veren işçinin ve trafik kazası sonucu işvereni zarara uğratan işçinin aynı şekilde iş sözleşmeleri haklı nedenle sona erdirilebilir.
İşçinin kusuru ve zararı, ayrı ayrı uzman kişilerce belirlenmelidir.
Bu noktada zarar tutarı ile karşılaştırılacak olan işçinin 30 günlük ücretinin brüt ya da net ücret olduğu noktasında 4857 sayılı İş Kanununda herhangi bir açıklık olmasa da, bu durumda işçi lehine yorum ilkesi uyarınca brüt ücretin esas alınması gerekir.
30 gün, bir aydan farklı bir kavramdır. Bu noktada işçiye aylık olarak ödenen ücret yerine, günlük yevmiye sinin 30 katı tutarı dikkate alınmalıdır.
Maddede sözü edilen ücret dar anlamda ücrettir. İkramiye, prim, fazla çalışma ücreti ve benzeri ödemeler bu maddede yer alan 30 günlük ücret içersinde değerlendirilmemelidir. Ancak ücretin garanti ücret üzerine yapılan işe göre ilave ücret veya satış pirimi olarak belirlendiği hallerde gerçek ücreti bu ödemeler toplamı olarak değerlendirilmesi yerinde olur. Örneğin uygulamada uluslar arası yük taşıyan tır şoförleri asgari ücret ve sefer pirimi karşılığı çalışmaktadır. Sefer pirimi olarak adlandırılan kısım da, dar anlamda ücrettir. Bu durumda maddenin uygulanması anlamında 30 günlük ücret, tır şoförleri yönünden her iki ödemenin toplamına göre belirlenmelidir(Yargıtay 9.HD. 24.11.2008 gün 2007/ 32361 E, 2008/ 32028 K.).
Zararın 30 günlük ücreti aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar ve işçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olması, işverenin bu hakkını ortadan kaldırmaz. İşverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş oluşunun da feshe hakkını olumsuz etkileyen bir yönü bulunmamaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 26. maddesi yönünden 1 yıllık hak düşürücü süre zarara neden olan olayın oluşumundan başlar. Ancak 6 işgünlük ikinci süre, zarar miktarının belirlenmesinin ardından bu durumun feshe yetkili makama iletilmesiyle işlemeye başlayacaktır. Zarar miktarının belirlenmesi bazen uzun zaman alabilir ve fesih hakkının kullanılması bakımından zarar miktarının belirlenmesi ve işçinin ücreti ile kıyaslanması zorunluluğu vardır.
Somut olayda mahkemece hükme esas alınan 18.01.208 tarihli kusur bilirkişisi raporunda davacının söz konusu hatalı üretim yaptığına veya böyle bir hatalı üretimin kalite güvence elemanınca tespit edildiğine dair geçerli bir belge bulunmadığından davacıyı zarardan sorumlu tutmanın mümkün olamayacağı belirtilmiştir.
Söz konusu bilirkişi raporu olaya yönelik aydınlatıcı, kanaat verici, dosyadaki delilleri irdeleyip hüküm kurmaya elverişli nitelikte değildir.
Mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman üretime yönelik teknik bilirkişiler aracılığı ile gerek görülmesi durumunda yerinde yeniden inceleme ve keşif yapılarak davacının, üretim hatası nedeni ile davalıya zarar verip vermediği, kusuru olup olmadığı, hangi oranda kusurlu olduğu hususunda tereddüde yer vermeyecek şekilde ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.