İlgili Kanun / Madde
4857S.İşK/8
818 S.BK/386-398
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2008/496
Karar No. 2009/14827
Tarihi: 28.05.2009
l VEKALET SÖZLEŞMESİ İLE İŞ SÖZLEŞMESİNİ AYIRAN UNSURLAR
l SÖZLEŞMENİN NİTELİĞİNİN BELİRLENE-MEMESİ DURUMUNDA SÖZLEŞMENİN VEKALET SÖZLEŞMESİ OLDUĞUNUN KABULÜNÜN GEREKMESİ
l GÖREV
ÖZETİ: Hizmet sözleşmesinde işçi, genellikle işverene ait işyerinde çalışır. Vekâlet sözleşmesinde ise vekil, kendine ait işyerinde çalışır. İki sözleşmeyi ayırmakta bu unsur çok önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmanın günün bütün saatleri için olması gerekmez. Örneğin avukatın her gün için günde birkaç saat dahi olsa işverenin yerinde çalışması halinde, diğer koşullar da bulunmak şartıyla aradaki ilişkin hizmet sözleşmesidir.
Hizmet sözleşmesinde ücret genellikle zaman üzerine belirlenir. Vekâlet sözleşmesindeki ise yapılan iş, ücretin tespitinde esas alınır.
Hizmet sözleşmesinde bağımlılık unsuru daha açık ve seçiktir. Her ne kadar Borçlar Kanunun 389. maddesine göre, müvekkilin talimat verme yetkisi varsa da, bu talimat hizmet sözleşmesinden farklıdır.
Vekâlet sözleşmesinde vekilin, müvekkilin temsil yetkisi olduğu halde, hizmet akdinde genellikle işçinin işvereni temsil yetkisi bulunmamaktadır.
Hizmet sözleşmesinde çalışma zamanı genellikle işveren tarafından tespit edilmiştir. İşçinin muayyen bir zamanda işe başlaması ve yine muayyen bir zamanda işi bırakması gerektiği halde, vekâlet sözleşmesinde çalışma zamanının tespiti genellikle vekile ait bulunmaktadır.
Ücret söz konusu olmayan durumlarda, hizmet sözleşmesinden söz edilemez. Diğer deyişle ücret unsuru, hizmet sözleşmesinin esaslı unsurunu teşkil eder. Oysa vekâlet sözleşmesinde ücret, esaslı unsurlardan değildir.
Bir akdin hizmet sözleşmesi mi, yoksa vekalet sözleşmesi mi olduğu hususunda kuşkuya düşüldüğünde, vekalet akdi olduğu asıldır.
Vekâlet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda iş Mahkemeleri görevli değildir.
DAVA: Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, fazla çalışma, genel tatil ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi G. Demirtaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Taraflar arasındaki sözleşmenin hizmet sözleşmesi mi, vekalet sözleşmesi mi olduğu uyuşmazlık konusudur.
Vekâlet sözleşmesine ait hükümler Borçlar Kanunun 386 ve 398 maddelerinde düzenlenmiştir.
Borçlar Kanunun 386 maddesinin 1.fıkrası gereğince "vekâlet bir akiddir ki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül ettiği hizmetin ifasını iltizam eyler "
Hizmet sözleşmesi ile vekâlet sözleşmesini ayıran unsurlar şöylece sıralanabilir:
Hizmet sözleşmesinde işçi, genellikle işverene ait işyerinde çalışır. Vekâlet sözleşmesinde ise vekil, kendine ait işyerinde çalışır. İki sözleşmeyi ayırmakta bu unsur çok önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmanın günün bütün saatleri için olması gerekmez. Örneğin avukatın her gün için günde birkaç saat dahi olsa işverenin yerinde çalışması halinde, diğer koşullar da bulunmak şartıyla aradaki ilişkin hizmet sözleşmesidir.
Hizmet sözleşmesinde ücret genellikle zaman üzerine belirlenir. Vekâlet sözleşmesindeki ise yapılan iş, ücretin tespitinde esas alınır.
Hizmet sözleşmesinde bağımlılık unsuru daha açık ve seçiktir. Her ne kadar Borçlar Kanunun 389. maddesine göre, müvekkilin talimat verme yetkisi varsa da, bu talimat hizmet sözleşmesinden farklıdır.
Vekâlet sözleşmesinde vekilin, müvekkilin temsil yetkisi olduğu halde, hizmet akdinde genellikle işçinin işvereni temsil yetkisi bulunmamaktadır.
Hizmet sözleşmesinde çalışma zamanı genellikle işveren tarafından tespit edilmiştir. İşçinin muayyen bir zamanda işe başlaması ve yine muayyen bir zamanda işi bırakması gerektiği halde, vekâlet sözleşmesinde çalışma zamanının tespiti genellikle vekile ait bulunmaktadır.
Ücret söz konusu olmayan durumlarda, hizmet sözleşmesinden söz edilemez. Diğer deyişle ücret unsuru, hizmet sözleşmesinin esaslı unsurunu teşkil eder. Oysa vekâlet sözleşmesinde ücret, esaslı unsurlardan değildir.
Bir akdin hizmet sözleşmesi mi, yoksa vekalet sözleşmesi mi olduğu hususunda kuşkuya düşüldüğünde, vekalet akdi olduğu asıldır. Diğer deyişle bir sözleşmenin vekalet akdi mi, yoksa hizmet sözleşmesi mi olduğu saptanamıyorsa, bu sözleşmeyi vekalet akdi olarak kabul etmek ve o hükümlere tabi tutmak gerekir.
Vekâlet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda iş Mahkemeleri görevli değildir.
Somut olayda davacı, iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer işçilik alacakları isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacı ile aralarında hizmet sözleşmesi bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
İşin organizasyonu içinde yer alan hizmet sözleşmesinin unsurlarının araştırılması yönünden muavin defter kaydına göre düzenli aylık ödemeler yapıldığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu kaydının da bulunduğu gözetilerek davacının çalışma şeklinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir.
2-Mahkemenin vekâlet ilişkisinin bulunduğu yönündeki kabulüne göre de, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddi gerekirken, yazılı şekilde esas yönünden davanın reddi de hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.05.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.