YABANCILIK UNSURU TAŞIYAN SÖZLEŞME

SAYILAR

Esas No : 2023/17841
Karar No : 2024/1483
Tarihi : 05.02.2024
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/32 - 5718 S. MÖHUK/24,27
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

  • YABANCILIK UNSURU TAŞIYAN SÖZLEŞME
  • HUKUK SEÇİMİNİN AÇIK VEYA ZIMNİ OLARAK YAPILMAMASI HALİNDE TÜRK HUKUKUNUN UYGULANACAĞI
  • SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİ BULUN-MAYAN ÜLKELERDE ÇALIŞTIRILAN İŞÇİLERİN SADECE KISA VADELİ SİGORTA KOLLARINDAN YARARLANABİLECEĞİ
  • ÜCRET BRÜTLEŞTİRİLİRKEN SGK PRİMİNİN KISA VADELİ SİGORTA KOLLARI PRİMİNİN NET ÜCRETE EKLENEREK BELİRLEN-MESİNİN GEREKTİĞİ

Tam Metin

ÖZETİ 5718 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre hukuk seçimi, taraflarca açıkça yapılabileceği gibi zımni olarak da yapılabilir. Yabancılık unsuru taşıyan bir iş sözleşmesinin varlığı karşısında, Türk hukukuna göre açılmış bir davada davalı tarafça en geç cevap dilekçesi ile yabancı hukukun uygulanması gerektiği yönünde itirazda bulunulmaması yahut en geç ön inceleme duruşmasında tarafların hukuk seçimi konusunda anlaşmamış olmaları durumunda uyuşmazlığa uygulanacak olan hukukun Türk hukuku olarak zımnen seçilmiş olduğunun kabulü gerekir. Buna göre somut uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Ülkemiz ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinden isteğe bağlı sigortalılık talebinde bulunanlardan Türkiye’de ikamet şartı aranmamaktadır. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (6) numaralı paragrafında yer verilen 5510 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi gereğince, 2008 yılı Ekim ayı başından itibaren Ülkemiz ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanacaktır. Bu husus gözetilmeden davacı işçinin 1.200,00 USD olarakbelirlenen net ücretine yurt içinde çalışan işçiler gibi %14 SGK primi ve %1 işsizlik (toplam %15) primi eklenmek suretiyle brüt ücretinin tespit edilmesi hatalı olmuştur.

Şu hâlde davacının ücreti brütleştirilirken Ülkemiz ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan bir ülkede çalıştığı dikkate alınarak, dosya kapsamından tespit edilen net ücretine 5510 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi gereğince %5 genel sağlık primi eklenmek sureti ile sonuca gidilmelidir. Belirtilen husus gözetilmeden karar verilmesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

 

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedilen ve davacı tarafça temyize konu edilen miktar 165.911,00 TL olup bu miktarın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

  1. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 07.02.2008-09.07.2008 tarihleri ile 25.05.2009-11.10.2013 tarihleri arasında davalı Şirketin Kuzey Irak’ta yürüttüğü inşaat işlerinde kalıpçı ustası, formen olarak görev yaptığını, karşılığı olarak günlük 55,00 USD konusunda anlaştıklarını, son aldığı ücretin 1.650,00 USD olduğunu, ancak sigorta kaydında asgari ücretli olarak gösterildiği gibi sigorta sürelerinin de eksik bildirildiğini, çalıştığı süreçte sürekli olarak ücret ödemelerinin iki ay gecikmeli olarak yapıldığını, asgari ücret kadarını banka kanalıyla geri kalan ödemelerin ise elden yapıldığını, son aylara ait ücret alacağına ilişkin ücretlerin fazla çalışma ücreti gibi gösterildiğini, davalı Şirketin iş bitimi gerekçesiyle iş sözleşmesini feshettiğini, davacı hak ettiği tazminatlar ile diğer yasal haklarını talep ettiğinde davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi müvekkilinin boş bir kağıdı imzalaması, imzalamaz ise pasaportunun teslim edilmeyeceği şeklinde tehdit edildiğini, davacının işyerinde fazla çalışma yaptığını, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştığını, yaklaşık 4 ayda bir birkaç gün Türkiye’ye gelmek üzere izin verildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

  1. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının davalı işyerinde 07.02.2008-08.07.2008 ile 25.05.2009-31.08.2013 tarihleri arasında aralıklı şekilde kalıpçı olarak çalıştığını, davacının ücretinin iş sözleşmesi ile belirlendiği şekilde 600,00 USD olduğunu, %5 kesinti ile ücret aldığını, davalı Şirketin yurt dışında işçi çalıştıran bir Şirket olduğunu net ve brüt hesaplamasında salt %5’lik bir kesinti yapılması gerektiğini, davacının iş sözleşmesinin 31.08.2013 tarihinde iş bitimi sebebiyle kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek davacının ıslak imzası bulunan ibraname ile sonlandığını, davacıya 1.493,00 USD ihbar tazminatı, 3.417,00 USD kıdem tazminatı olmak üzere 4.910,00 USD ödeme yapıldığını, davacının hiçbir alacağının kalmadığını, şantiyelerde fazla çalışma yapılmadığını, hafta tatilinin kullanıldığını, davacının tüm yasal izinlerini kullandığını, işin yapıldığı yer olan Irak’ta cuma günleri çalışma yapılmadığını, davacının Ramazan ve Kurban bayramlarında da izin kullandığını, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde davacı çalışmış ise bu alacaklarının eksiksiz ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

 

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iş sözleşmesinin feshi sürecinde, davalı tarafça davacıya kıdem ve ihbar tazminatlarının ödendiği beyan edilmiş ise de dosyaya herhangi bir ödeme belgesi ibraz edilmediği, ibraname sunulmadığı, davalı tarafın beyanları dikkate alındığında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra ve fesih tarihinde düzenlenen 31.08.2013 tarihli ibra sözleşmesinin 6098 sayılı Kanun’un aradığı şartları ihtiva edip etmediğinin, ödemeye ilişkin belgelerin sunulması hâlinde ödemelerin makbuz hükmünde kabul edilip edilemeyeceğinin belgeler dosyada bulunmadığından değerlendirilemediği, ispat külfeti davalı işverende olduğundan ispat külfetini yerine getiremeyen davalı aleyhine kıdem ve ihbar tazminatına hükmedildiği, davacı yıllık izinlerini kullandığından bu talebin reddi gerektiği, ispatlanamayan fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin de reddi suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

  1. İSTİNAF
  2. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

  1. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; davacının net 1.650,00 USD ücret aldığının kabul edilemeyeceğini, davacının brüt 600,00 USD ücretle çalıştığını, bir an için bilirkişinin tespit ettiği net ücretin doğru olduğu varsayılsa bile, net ücret brüte çevrilirken yurt dışında çalışan işçilerin brüt ücretinden sadece %5 oranında genel sağlık sigortası işçi payı kesilmesi gerekmesine rağmen bilirkişi tarafından brüt ücrete gelir vergisi ve damga vergisinin de eklendiğini, brüt 600,00 USD olan ücretinin %5 kesinti ile net 570,00 USD olarak ödendiğini, davacıya yapılan aylık brüt 600,00 USD’nin üzerinde bir ödeme var ise bu ödemelerin içinde davacı o ay çalışmışsa yaptığı fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin de bulunduğunu, iş sözleşmesinin 31.08.2013 tarihinde iş bitimi sebebiyle kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek davacının ıslak imzası bulunan ibraname ile sonlandırıldığını, davacıya 1.493,00 USD ihbar tazminatı, 3.417,00 USD kıdem tazminatı olmak üzere toplam 4.910,00 USD ödeme yapıldığını, davacının tüm alacaklarını eksiksiz olarak aldığını, bu sebeple davanın tümden reddi gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.

  1. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut uyuşmazlıkta davacının ücretinin 1.650,00 USD olduğu kabul edilmişse de soyut tanık anlatımları dışında davacının ücret iddiasını destekleyen başka bir delilin bulunmadığı, davalı Şirkete yönelik emsal kararlarda 2013 yılında davacıyla aynı veya benzer işi yapan işçilerin 1.200,00 USD alabileceğinin kabul edildiği dikkate alınarak davacının 1.200,00 USD ücretle çalıştığının kabulü gerektiği, davacıya ait Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hizmet cetvelinden, davacının 2013 yılındaki çalışmasının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin (g) bendi uyarınca isteğe bağlı sigortalılık kapsamında gerçekleştiği, buna göre bilirkişi raporunda SGK priminin %5 olarak uygulanmasının isabetli olduğu, diğer taraftan, Irak’ta inşaat şantiyesinde çalışan davacının Irak’ta vergilendirildiğine ilişkin bir delil bulunmadığından ücretin brütleştirilmesi sırasında %15 gelir vergisinin de ilave edilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

  1. Temyiz Sebepleri
  2. Davalı vekili; alacakların zamanaşımına uğradığını, ücret tespitinin hatalı belirlendiğini, hükmün brüt değil net üzerinden kurulmasının ve bilirkişice yapılan net ücret hesabının hatalı olduğunu, davacının çalıştığı dönemde ücretinden Türkiye’de çalışan işçiler gibi aylık %15 değil %5 oranında kesinti yapıldığını, brüt 600,00 USD olan ücretin %5 oranında kesinti ile net 570,00 USD olarak ödendiğini, brüt ücret hesaplanırken bu durumun göz ardı edildiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarının ödendiğini, davacının imzası bulunan ibranamede bu durumun belirtildiğini, uyuşmazlığa Irak hukukunun uygulanması gerektiğini, Irak hukukunun aynı zamanda mutad işyeri hukuku olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
  3. Davacı tarafın temyiz dilekçesi miktardan reddedildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.
  4. Gerekçe
  5. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk, iş sözleşmesinin feshi ile birlikte davacıya kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenip ödenmediği, brüt ücretin belirlenmesi hususlarına ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk
  2. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
  3. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (5718 sayılı Kanun) 24 ve 27 nci maddeleri.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 17 ve 32 nci maddeleri ile aynı kanunun 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte olan mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14 üncü maddesi.

6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesi.

5510 sayılı Kanun’un geçici 6 ncı maddesi.

5510 sayılı Kanun’un “Bazı sigorta kollarının uygulanacağı sigortalılar” kenar başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi şu şekildedir:

“(Ek: 17/4/2008-5754/3 md.) Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır ve bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır. Bu sigortalıların uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde, 50 nci maddenin ikinci fıkrasındaki Türkiye’de yasal olarak ikamet etme şartı ile aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen şartlar aranmaksızın haklarında isteğe bağlı sigorta hükümleri uygulanır. Bu kapsamda, isteğe bağlı sigorta hükümlerinden yararlananlardan ayrıca genel sağlık sigortası primi alınmaz.(Ek cümle: 13/2/2011-6111/24 md.) Bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık sayılır.”

5510 sayılı Kanun’un “Prim oranları ve Devlet katkısı'” kenar başlıklı 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (c) ve (f) bentleri sırasıyla şöyledir:

“a) Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranı, sigortalının prime esas kazancının %20’sidir.Bunun % 9’u sigortalı hissesi, % 11’i işveren hissesidir.

  1. c) (Değişik: 10/1/2013-6385/9 md.) Kısa vadeli sigorta kolları prim oranı, sigortalının prime esas kazancının %2’sidir. Bu primin tamamını işveren öder. Bu oranı %1,5 oranına düşürmeye ya da %2,5 oranına artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
  2. f) (Değişik: 17/4/2008-5754/48 md.) Genel sağlık sigortası primi, kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tâbi olanlar için 82 nci maddenin birinci fıkrasına göre hesaplanan prime esas kazancın

%12,5’idir. Bu primin %5’i sigortalı, %7,5’i ise işveren hissesidir. Yalnızca genel sağlık sigortasına tâbi olanlar ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (e) bendi ve bu Kanunun geçici 13 üncü maddesinde belirtilenlerin genel sağlık sigortası primi, prime esas kazancın %12’sidir. (Ek cümle: 23/2/2017-6824/15 md.) Ancak, 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendine tabi olanlar için genel sağlık sigortası primi, prime esas kazancın %3’ü olup, bu oranı %12’ye kadar artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.”

  1. Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

 

5718 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre hukuk seçimi, taraflarca açıkça yapılabileceği gibi zımni olarak da yapılabilir. Yabancılık unsuru taşıyan bir iş sözleşmesinin varlığı karşısında, Türk hukukuna göre açılmış bir davada davalı tarafça en geç cevap dilekçesi ile yabancı hukukun uygulanması gerektiği yönünde itirazda bulunulmaması yahut en geç ön inceleme duruşmasında tarafların hukuk seçimi konusunda anlaşmamış olmaları durumunda uyuşmazlığa uygulanacak olan hukukun Türk hukuku olarak zımnen seçilmiş olduğunun kabulü gerekir. Buna göre somut uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Somut uyuşmazlıkta davacı, iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin davalıdan tahsilini talep etmiş; davalı işveren ise davacının iş sözleşmesinin 31.08.2013 tarihinde iş bitimi sebebiyle kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek davacının ıslah imzası bulunan ibraname ile sonlandığını, davacıya 1.493,00 USD ihbar tazminatı ve 3.417,00 USD kıdem tazminatı olmak üzere 4.910,00 USD ödeme yapıldığını savunmuştur.

  1. İlk Derece Mahkemesi tarafından dosyada bulunmadığı gerekçesiyle değerlendirilemediği belirtilen ibraname dosyada mevcut olup söz konusu ibraname incelendiğinde; 31.10.2013 tarihli olduğu, davacı işçinin imzasını taşıdığı, ibranamenin hem kıdem ve ihbar tazminatlarına ait bölümlerinde 1.493,00 USD ve 3.417,00 USD olmak üzere toplam 4.910,00 USD miktarın yazılı olduğu, hem de el yazısıyla “okudum bütün alacaklarımı aldım….ibra ederim 4.910 Dolar aldım” açıklamasının bulunduğu görülmektedir. Bu ibraname davacı asıla gösterilerek, belgede yazılı tutarın kendisine ödenip ödenmediği, yazı ve imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulmalı sonucuna göre bir değerlendirme yapılmalıdır.

Davacının net ücretinin brüt ücrete çevrilmesi hesabında yapılacak kesintilerin ne olması gerektiği hususu bir diğer uyuşmazlık konusudur. Ülkemiz ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinden isteğe bağlı sigortalılık talebinde bulunanlardan Türkiye’de ikamet şartı aranmamaktadır. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (6) numaralı paragrafında yer verilen 5510 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi gereğince, 2008 yılı Ekim ayı başından itibaren Ülkemiz ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanacaktır. Bu husus gözetilmeden davacı işçinin 1.200,00 USD olarakbelirlenen net ücretine yurt içinde çalışan işçiler gibi %14 SGK primi ve %1 işsizlik (toplam %15) primi eklenmek suretiyle brüt ücretinin tespit edilmesi hatalı olmuştur.

Şu hâlde davacının ücreti brütleştirilirken Ülkemiz ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan bir ülkede çalıştığı dikkate alınarak, dosya kapsamından tespit edilen net ücretine 5510 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi gereğince %5 genel sağlık primi eklenmek sureti ile sonuca gidilmelidir. Belirtilen husus gözetilmeden karar verilmesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

  1. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

  1. Davacı Temyizi Yönünden

Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davacı tarafa iadesine,

  1. Davalı Temyizi Yönünden

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.