YETKİ TESPİTİ TARİHİNDE FARKLI İŞKOLUNDA BULUNAN İŞYERİNİN İŞLETME OLARAK KABUL EDİLEMEYECEĞİ

SAYILAR

Esas No : 2024/2988
Karar No : 2024/4378
Tarihi : 07.03.2024
İlgili Kanun/Madde : 6356 S. STK/41-44
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

  • YETKİ TESPİTİ TARİHİNDE FARKLI İŞKOLUNDA BULUNAN İŞYERİNİN İŞLETME OLARAK KABUL EDİLEMEYECEĞİ
  • İŞLETME İŞYERİ AYRIMININ UNSURLARI
  • BAĞLI İŞYERİ SAYILMANIN ÖLÇÜTLERİ

Tam Metin

ÖZETİ: Öncelikle belirtmek gerekir ki yetki tespitine esas alınan birimler dışında dikkate alınması gerektiği ileri sürülen işyeri farklı işkolunda yer aldığından, bu işyerinin yetki tespitinde dikkate alınması olanaklı değildir. Diğer taraftan somut uyuşmazlıkta davacı işveren tarafından yetki tespitine esas alınan birimlerin tek bir işyeri niteliğinde olduğu ve Sendika tarafından yarıdan fazla çoğunluğun sağlanması gerektiği de iddia edilmiştir. Dosya kapsamına göre de aynı işkolunda yer alan tespite konu birimlerin tekbir işyeri niteliğinde olup olmadığı yahut işletme niteliğinde olup olmadığı hususunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Yetki tespitine konu işyerlerinde keşif icra edilmediğinden, bilirkişi raporu da hükme esas alınabilecek nitelikte değildir.

Bu noktada bir toplu iş sözleşmesi ünitesi olarak işyeri ve işletme kavramlarının açıklanması faydalı olacaktır. 6356 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında işyeri kavramı yönünden 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) atıf yapılmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin gerekçesinde, işyeri, teknik bir amaca diğer bir deyişle mal ve hizmet üretimine yönelik ve değişik unsurlardan meydana gelen bir birim olarak belirtilmiştir. İşyerinin sınırlarının saptanmasında işyerine bağlı yerler ile eklentiler ve araçların bir birim kapsamında oldukları belirtildikten sonra özellikle bir işyerinin mal ve hizmet üretimi için ayrı bir alanı da kullanması hâlinde bunların tek işyeri mi yoksa birbirinden bağımsız işyerleri mi sayılacağı konusunda amaçta birlik yani aynı teknik amaca bağlı olarak üretimde bulunma, nitelik yönünden bağlılık ve yönetimde birlik yani aynı yönetim altında örgütlenmiş olma şartlarının aranacağı düzenlenmiştir. Öte yandan, teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğrultusunda bir işyeri çerçevesinde mal ve hizmet üretimi, pazarlama ve müşterilere sunum hususlarının çok yönlü bir yapısal değişikliği gerektirmesi sebebiyle, bir işyerinin amacının gerçekleşmesinde işlerin görülmesi işyerinin kurulu bulunduğu yerin dışına taşmıştır. Bu bağlamda 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” hükmü düzenlenmiştir.

İşyerini oluşturan eklentiler ve araçların tespiti kolay ise de işyerine bağlı yerin işyerinden sayılması tek başına yeterli bir kriter değildir. Aynı zamanda bu bağlı yerin de niteliği yönünden işyerine bağlılığı bulunması ve aynı yönetim birliği altında örgütlenmiş olması gereklidir. İşyeri, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla (teknik amaç) maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu tanımlamadan hareketle aynı teknik amacın yerine getirildiği ve bu kapsamda işçi çalıştırılan her yer, işyeri olarak tanımlanabilecektir.

Diğer taraftan 6356 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılabileceği ifade edilmiştir. Belirtilen düzenleme emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkindir (Talat Canbolat, Toplu İş Sözleşmesinin Düzeyi ve Türleri, İstanbul 2013, s.128; Kübra Doğan Yenisey, İş Hukukunda İşyeri ve İşletme, İstanbul 2007, s.344). Dairemizin uygulaması da, işletme toplu iş sözleşmesine ilişkin hükmün kamu düzenine ilişkin olduğu yönündedir.

 

Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de; inceleme konusu dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinde temyizde duruşmaya tâbi davalar arasında belirtilmediğinden duruşma isteminin reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiş olmakla; dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

  1. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; 07.10.2020 tarihli yetki tespiti belgesi ile ẞirkette 210 kişinin çalıştığı, müvekkilinin ẞirketinde sendika üye sayısının ise 84 olduğu belirtilerek işletmede toplu iş sözleşmesi yapmak için Medya-İş Sendikasının gerekli çoğunluğu sağladığının tespit edildiğini, halbuki müvekkilinin ẞirketinde çalışan işçi sayısının başvuru tarihi itibarıyla 241 kişi olduğunu, yetki tespit yazısında belirtilenler haricinde müvekkilinin “Asım Kibar OSB Atatürk Mah. 1. Cad. No:11/1 İzmit 41310 Kocaeli” adresinde bulunan ve alt işverenlik ilişkisi içinde üretim faaliyetini sürdüren 6 işçinin daha olduğunu, bu işyerinin yetki tespitinde dikkate alınmadığını, sadece yetki belgesinde gösterilen işyerleri dikkate alınarak yukarıdaki işçi sayılarının zikredildiğini, yetki belgesinde bulunan adreslerde toplam işçi sayısı 235 olduğundan işletme toplu iş sözleşmesi yetkisi için gerekli sayının 94 olduğunun ortaya çıktığını, Medya-İş Sendikasının işletme toplu iş sözleşmesi için gerekli olan toplam işçilerin yüzde kırkı oranında üyeye sahip olma şartını taşımadığını, toplu iş sözleşmesi bağıtlama konusunda herhangi bir yetkiye sahip olmadığını, yetki tespiti kararında kabul edilenin aksine gösterilen 2 adreste bulunan üretim tesislerinin bir işletme oluşturmadığını, tek bir işyeri olduğundan işyeri toplu iş sözleşmesine ilişkin düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin ẞirketine ait üretimin tek bir işyeri organizasyonu dâhilinde gerçekleştirildiğinden toplu iş sözleşmesi yetki tespitinin işyeri toplu iş sözleşmesine ilişkin düzenlemeye tâbi olacağını, müvekkilinin ẞirketinin üretim süreçleri ve üretime ilişkin faaliyetlerinin organizasyonunun bir bütünlük teşkil ettiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle 07.10.2020 tarihli ve 2283380 sayılı yetki tespitinin iptaline, yetki tespiti belgesinde yer alan adreslerin tek bir işyeri oluşturduğunun tespitine, yetki tespitinde esas alınan işkolunun hatalı olduğunun ve doğru işkolunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

  1. CEVAP

Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; yetki tespitinin işveren tarafından SGK’ya yapılan bildirime göre yapıldığını, 05.10.2020 tarihinde itibarıyla 210 işçinin çalıştığını ve 84 işçinin Medya-İş Sendikasına üye olduğunun tespit edildiğini, yetki tespitinin iki işyeri üzerinden yapıldığını, bu sebeple işletme olarak tespit yapıldığını, müvekkiline işkolu tespiti konusunda başvuru yapılması hâlinde işyerinin girdiği işkolu konusunda tespit yapılarak Resmî Gazete’de yayımlandığını, müvekkiline işkolu tespiti bakımından herhangi bir başvuru yapılmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.

Davalı Medya-İş Sendikası vekili cevap dilekçesinde; davacı işyerinde ilk üyeliğin 30.08.2020 tarihinde gerçekleştirildiğini, işverenin örgütlenmeyi öğrenerek 16.09.2020 tarihinde depo-sevkiyat bölümünde birçok işçinin iş sözleşmesini feshettiğini, temizlik işçilerini alt işverene geçirdiğini, sendikaya üye olduğunu duyduğu kişileri ücretsiz izne çıkardığını, bunun üzerine müvekkilinin anayasal hakkın kullanılmasının engellendiğinden bahisle şikâyette bulunduğunu, bu süreçte müvekkilinin, davacının ve Bakanlık kayıtlarında görünen kendi işkoluna ait işçilerin kanunun aradığı şartı sağlayarak yetki almaya hak kazandığını, Kocaeli Dilovası’nda çalışan 29 kişinin metal işkolunda olduğunu, müvekkili Sendikanın işkolunda olmayan bir işyerinde örgütlenme sağlamasının fiilen ve teknik olarak mümkün olmadığını, dolayısıyla yetki tespitinde Kocaeli’nin dikkate alınmamasının yerinde olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bilirkişi raporuna göre işletme tespitinde hata bulunmadığı, işkolu itirazının bekletici mesele yapılamayacağı, itirazların haksız olduğu, Bakanlık tespitinde hata bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

  1. İSTİNAF
  2. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

  1. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; dava dilekçesinde belirttiği sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

  1. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ẞirketin İzmir ve Kocaeli’de bulunan iki işyerinin aynı işkolunda yer alan iki ayrı işyeri olduğu, işletme düzeyinde toplu iş sözleşmesi hükümlerine tâbi olduğu, Sendikanın %40 üyelik koşulunun gerçekleştiği, davacının işkolu tespiti için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına herhangi bir başvurusunun olmadığı, bu itibarla Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

  1. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; dava ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

  1. Gerekçe
  2. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”

6356 sayılı Kanun’un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası da şöyledir:

“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”

  1. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki Tespiti İçin Başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:

“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir.

Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.

İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.

Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.

Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”

  1. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki İtirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:

“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.

İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.

İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.

42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.

İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

  1. Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

 

  1. İnceleme konusu davada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 05.10.2020 başvuru tarihi itibarıyla davacıya ait iki birimin işletme teşkil ettiği, işletmede toplam 210 işçi çalıştığı ve 84 sendika üyesi bulunduğu gerekçesiyle davalı Sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gerekli çoğunluğu sağladığına dair 07.10.2020 tarihli ve 2283380 sayılı olumlu yetki tespit kararı verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma eksik olup hüküm kurmaya yeterli değildir.

3.Öncelikle belirtmek gerekir ki yetki tespitine esas alınan birimler dışında dikkate alınması gerektiği ileri sürülen işyeri farklı işkolunda yer aldığından, bu işyerinin yetki tespitinde dikkate alınması olanaklı değildir. Diğer taraftan somut uyuşmazlıkta davacı işveren tarafından yetki tespitine esas alınan birimlerin tek bir işyeri niteliğinde olduğu ve Sendika tarafından yarıdan fazla çoğunluğun sağlanması gerektiği de iddia edilmiştir. Dosya kapsamına göre de aynı işkolunda yer alan tespite konu birimlerin tek bir işyeri niteliğinde olup olmadığı yahut işletme niteliğinde olup olmadığı hususunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Yetki tespitine konu işyerlerinde keşif icra edilmediğinden, bilirkişi raporu da hükme esas alınabilecek nitelikte değildir.

  1. Bu noktada bir toplu iş sözleşmesi ünitesi olarak işyeri ve işletme kavramlarının açıklanması faydalı olacaktır. 6356 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında işyeri kavramı yönünden 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) atıf yapılmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin gerekçesinde, işyeri, teknik bir amaca diğer bir deyişle mal ve hizmet üretimine yönelik ve değişik unsurlardan meydana gelen bir birim olarak belirtilmiştir. İşyerinin sınırlarının saptanmasında işyerine bağlı yerler ile eklentiler ve araçların bir birim kapsamında oldukları belirtildikten sonra özellikle bir işyerinin mal ve hizmet üretimi için ayrı bir alanı da kullanması hâlinde bunların tek işyeri mi yoksa birbirinden bağımsız işyerleri mi sayılacağı konusunda amaçta birlik yani aynı teknik amaca bağlı olarak üretimde bulunma, nitelik yönünden bağlılık ve yönetimde birlik yani aynı yönetim altında örgütlenmiş olma şartlarının aranacağı düzenlenmiştir. Öte yandan, teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğrultusunda bir işyeri çerçevesinde mal ve hizmet üretimi, pazarlama ve müşterilere sunum hususlarının çok yönlü bir yapısal değişikliği gerektirmesi sebebiyle, bir işyerinin amacının gerçekleşmesinde işlerin görülmesi işyerinin kurulu bulunduğu yerin dışına taşmıştır. Bu bağlamda 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” hükmü düzenlenmiştir.
  2. İşyerini oluşturan eklentiler ve araçların tespiti kolay ise de işyerine bağlı yerin işyerinden sayılması tek başına yeterli bir kriter değildir. Aynı zamanda bu bağlı yerin de niteliği yönünden işyerine bağlılığı bulunması ve aynı yönetim birliği altında örgütlenmiş olması gereklidir. İşyeri, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla (teknik amaç) maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu tanımlamadan hareketle aynı teknik amacın yerine getirildiği ve bu kapsamda işçi çalıştırılan her yer, işyeri olarak tanımlanabilecektir.
  3. Diğer taraftan 6356 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılabileceği ifade edilmiştir. Belirtilen düzenleme emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkindir (Talat Canbolat, Toplu İş Sözleşmesinin Düzeyi ve Türleri, İstanbul 2013, s.128; Kübra Doğan Yenisey, İş Hukukunda İşyeri ve İşletme, İstanbul 2007, s.344). Dairemizin uygulaması da, işletme toplu iş sözleşmesine ilişkin hükmün kamu düzenine ilişkin olduğu yönündedir.
  4. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, yapılan üretim faaliyeti konusunda uzman bilirkişinin de ilavesi suretiyle aynı bilirkişi heyeti ile İzmir’de bulunan birimde keşif icra edilmeli, aynı nitelikteki bir bilirkişi heyeti ile istinabe suretiyle Kocaeli ilindeki birimde de keşif icra edilmeli, tespit konusu birimlerin işleyişine ve ticari faaliyetlere ilişkin bilgi ve belgeler getirtilmeli, tespit konusu birimlerin bağımsız şekilde faaliyetinin bulunup bulunmadığı ve aynı teknik amaç doğrultusunda işin yürütülüp yürütülmediği tespit edilmeli, bütün birimlerin Merkezden yönetilip yönetilmediği belirlenmeli, bu hususlarda tarafların beyanı alınmalı, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında tespit konusu birimlerin iş organizasyonu kapsamında tek bir işyeri niteliğinde bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
  5. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.