BİLİRKİŞİ RAPORUNUN DENETİME ELVERİŞLİ OLMAMASI

SAYILAR

Esas No : 2024/8066
Karar No : 2024/13672
Tarihi : 16.10.2024
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/41
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

 

BİLİRKİŞİ RAPORUNUN DENETİME ELVE-RİŞLİ OLMAMASI
ARABULUCULUK SON TUTANAĞI TARİHİNDE MUACCEL OLMAYAN ALACAKLAR İÇİN ARABULUCULUK DAVA ŞARTININ GERÇEKLEŞMİŞ OLMAYACAĞI

Relevant law / article

T.C
SUPREME COURT
9. Legal Department

Main No.
Decision No.
Date:

Tam Metin

ÖZETİ: Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince, bilirkişi raporunda hesaplanan miktardan farklı bir miktar alacak hüküm altına alınmış; ancak hüküm altına alınan miktara nasıl ulaşıldığı, davacının hak kazandığı toplam alacak miktarının ne kadar olduğu ve hüküm altına alınan alacağın hangi döneme ilişkin olduğu gerekçeli kararda belirtilmediği gibi davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı def’inin değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkin de bir açıklama yapılmamıştır. Bu hâliyle İlk Derece Mahkemesi ile hüküm altına alınan miktar denetime elverişli değildir.
Diğer yandan İlk Derece Mahkemesince dosyadaki bilirkişi raporunun hükme esas alındığının kabulü hâlinde ise belirtmek gerekir ki; davacıya ait ücret bordrolarının incelenmesinde, davacıya ödenen yevmiyeler ile bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan yevmiyelerin farklı olduğu anlaşılmıştır. Örneğin bilirkişi raporunda; 2018 yılında bordroda yazılı günlük yevmiye 135,30 TL olmasına karşın, bu döneme ilişkin yevmiye 172,65 TL olarak dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Sözü edilen bilirkişi raporu bu açıdan denetime elverişli değildir.
Açıklanan nedenlerle, belirtilen hususlar açıklığa kavuşturulduktan sonra usuli kazanılmış haklar da gözetilerek ilave tediye alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
3. Dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş, sürecin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine 08.04.2021 tarihli son tutanak dava dilekçesine eklenerek 30.04.2021 tarihinde somut dava açılmıştır. Mahkemece hükme esas alındığı düşünülen ve davacının ıslahına dayanak oluşturan bilirkişi raporunda, dava konusu alacaklara ilişkin hesaplama 30.12.2021 tarihine kadar yapılmıştır. Arabuluculuk faaliyeti ise tarafların anlaşamadığına ilişkin düzenlenen son tutanak tarihinden önce muaccel hâle gelen alacaklar için gerçekleştirilmiştir. Buna göre arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra muaccel hâle gelen talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği de göz ardı edilmemelidir.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
BölgeAdliyeMahkemesikararıdavalıvekilitarafındantemyizedilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin (Park Teknik Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def’i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan Park Teknik Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def’inde bulunduklarını müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini isteniştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üyeolduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden doğan alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya üye olmanın yeterli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde belirtilen yüksek yargı kararlarının hatalı yorumlandığını, üyeliğin işverene bildirimi yükümlülüğünün imza tarihinde Sendika üyesi olmayan ancak sonradan üye olan işçiler için olduğunu, aynı işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil tüm haklarını aldıklarını, müvekkilinin ücretinden sendika aidatı kesildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def’inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkân, araç, gereç ve ekipman itibarıyla ihbar olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı kararının da Dairenin kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, talep konusu alacakların hesabı, dava türü, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 107, 320 ve 326 ncı maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 371 inci maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2 nci maddesi ile 6772 sayılı Kanun’un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 39 uncu maddesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3 üncü maddesi.
4. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve 2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı kararları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar sayılı kararı.
6. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince, bilirkişi raporunda hesaplanan miktardan farklı bir miktar alacak hüküm altına alınmış; ancak hüküm altına alınan miktara nasıl ulaşıldığı, davacının hak kazandığı toplam alacak miktarının ne kadar olduğu ve hüküm altına alınan alacağın hangi döneme ilişkin olduğu gerekçeli kararda belirtilmediği gibi davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı def’inin değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkin de bir açıklama yapılmamıştır. Bu hâliyle İlk Derece Mahkemesi ile hüküm altına alınan miktar denetime elverişli değildir.
Diğer yandan İlk Derece Mahkemesince dosyadaki bilirkişi raporunun hükme esas alındığının kabulü hâlinde ise belirtmek gerekir ki; davacıya ait ücret bordrolarının incelenmesinde, davacıya ödenen yevmiyeler ile bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan yevmiyelerin farklı olduğu anlaşılmıştır. Örneğin bilirkişi raporunda; 2018 yılında bordroda yazılı günlük yevmiye 135,30 TL olmasına karşın, bu döneme ilişkin yevmiye 172,65 TL olarak dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Sözü edilen bilirkişi raporu bu açıdan denetime elverişli değildir.
Açıklanan nedenlerle, belirtilen hususlar açıklığa kavuşturulduktan sonra usuli kazanılmış haklar da gözetilerek ilave tediye alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
3. Dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş, sürecin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine 08.04.2021 tarihli son tutanak dava dilekçesine eklenerek 30.04.2021 tarihinde somut dava açılmıştır. Mahkemece hükme esas alındığı düşünülen ve davacının ıslahına dayanak oluşturan bilirkişi raporunda, dava konusu alacaklara ilişkin hesaplama 30.12.2021 tarihine kadar yapılmıştır. Arabuluculuk faaliyeti ise tarafların anlaşamadığına ilişkin düzenlenen son tutanak tarihinden önce muaccel hâle gelen alacaklar için gerçekleştirilmiştir. Buna göre arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra muaccel hâle gelen talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği de göz ardı edilmemelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.