YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ |
||||||
Esas No. Karar No. Tarihi: |
2009/1361 2009/9297 26.05.2009 |
İlgili Kanun / Madde 5510.S.SGK/53 |
||||
|
||||||
ÖZETİ: | sigortalılık hallerinin birleşmesi halinde hangi sigortalılığa üstünlük tanınacağı konusunda 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 53. maddesinde de “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle, aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa, ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır” şeklinde bu konuda düzenleme getirilmiştir. | |||||
Davacı, emekli aylığının eksik ödendiğinden bahisle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 YTL’nin 09.06.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
15.12.2001-14.01.2005 tarihleri arasında 3 yıl 1 ay Yıldız Teknik Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak Emekli Sandığına tabi çalışması bulunan davacının, bu dönem ile çakışır şekilde 30.03.2004 tarihine kadar aralıksız 23078 sicilli işyerinde 506 sayılı Yasaya tabi olarak hizmet akti ile çalışmasının bulunduğu, yaşlılık aylığı tahsisinde davalı Kurumca SSK’ya tabi çakışan hizmetlerinin iptal edilerek, aylık hesabında Emekli Sandığına tabi kazançların dikkate alındığı anlaşılmaktadır.
Önceki bozma kararımızda; davacının araştırma görevlisi olarak, tam gün esası üzerinden üniversitede görev yapması gerektiği, bu durumda aynı tarihler arasında davacının bir başka işyerinde SSK’ya tabii olarak fiilen çalışmasının mümkün olup olmadığı hususu dikkate alınarak ve bu konunun incelenerek, tam gün esası üzerinden üniversitede kamu görevi yaptığının belirlenmesi halinde bu çalışmaya üstünlük tanınması gerekeceği, üniversitedeki çalışmanın proje hazırlama düzeyinde ve günlük çalışma düzenine bağlı olmaksızın fiili çalışmayı gerektirmeyecek şekilde olması halinde primleri ödenmiş bu sürenin geçtiği işyeri tanıkları dinlenerek davacının hizmet aktine dayalı olarak eylemli ve gerçek çalışmasının bulunup bulunmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekliliğine değinilmiş olmasına karşın, bozma kararımızın gereğinin yerine getirilmediği, SSK’lı olarak çalıştığı işyeri tanıkları dinlenmek suretiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
Niza konusu dönemde, davacı, araştırma görevlisi olarak Emekli Sandığı iştirakçisi olarak çalışmıştır. 506 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar sigortalı sayılmazlar.
2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanununun 20. maddesinde “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.” öngörülmüştür. Öğretim görevlilerinin çalışma esaslarının düzenlendiği 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 36 maddesine göre, devamlı statüde bulunan öğretim üyeleri ile, aylıklı öğretim yardımcıları, en az Devlet memurları için kabul edilmiş olan haftalık çalışma süresi kadar bir süre eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, uygulama ve yönetim görevleriyle üniversite organlarınca verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdür. Aynı kanunun 37. maddesi hükmü uyarınca da, yükseköğretim kurumları dışındaki kuruluş veya kişilerce, üniversite içinde veya hizmetin gerektirdiği yerde, üniversiteler ve bağlı birimlerden istenecek, bilimsel görüş proje, araştırma ve benzeri hizmetler ile üniversitede ve üniversiteye bağlı kurumlarda, hasta muayene ve tedavisi ve bunlarla ilgili tahliller ve araştırmalar üniversite yönetim kurulunca kabul edilecek esaslara bağlı olmak üzere yapılabilir. Bu hususta alınacak ücretler ilgili yükseköğretim kurumunun veya buna bağlı birimin döner sermayesine gelir kaydedilir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 28. maddesinde ise; “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar.(Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç)” hükmü yer almaktadır.
Kaldı ki; sigortalılık hallerinin birleşmesi halinde hangi sigortalılığa üstünlük tanınacağı konusunda 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 53. maddesinde de “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle, aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa, ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır” şeklinde bu konuda düzenleme getirilmiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ile maddi olgular gözetilerek ve bozma kararımızda belirtildiği şekilde araştırma yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.05.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.