İlgili Kanun / Madde
4857 S.İşK/5
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2008/13930
Karar No. 2008/9895
Tarihi: 22.04.2008
l EŞİT İŞLEM BORCUNA AYKIRILIK
l DÖRT AYA KADAR ÜCRET VE YOKSUN BIRAKILAN TALEP EDİLEBİLECEĞİ
ÖZETİ: Eşit davranma ilkesi tüm hukuk alanında geçerli olup, iş Hukuku bakımından işverene, işyerinde çalışan işçiler arasında haklı ve geçerli bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifadeyle işverenin ayrım yapma yasağı, işyerinde çalışan işçiler arasında keyfi biçimde ayrım yapılmasını yasaklamaktadır. Bununla birlikte, eşit davranma borcu, tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmemektedir. Bahsi geçen ilke, eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını Önlemeyi amaç edinmiştir
4857 sayılı İş Kanunu sistematiğinde ise, eşit davranma borcu, işverenin genel anlamda borçlan arasında yerini almıştır. Buna rağmen eşitlik ilkesini düzenleyen 5. maddede, her durumda mutlak bir eşit davranma borcu düzenlenmiş değildir. Belli bazı durumlarda işverenin eşit davranma borcunun varlığından söz edilmiş, ancak “esaslı nedenler olmadıkça” ve “biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça” bu yükümlülüğün bulunmadığı vurgulanmıştır
İşverenin eşit davranma borcuna aykırı davranmasının yaptıranı, 4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinin 6. fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan hükme göre işçinin dört aya kadar ücreti tutarında bir ücretten başka yoksun bırakıldığı haklarım da talep imkânı bulunmaktadır.
DAVA: Davacı, eşit davranma borcuna aykırılık tazminatı ile mahrum kalınan ücret ve diğer hakların ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Ş.Çil tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı işçi işverence eşit ücret ve diğer ödemeler konusunda eşit davranma borcuna aykırı davranıldığını ileri sürerek 4857 sayılı İş Kanununun 5.maddesinde öngörülen eşit davranma borcuna aykırılık tazminatı ile mahrum kalınan ücret ve diğer parasal haklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı işveren davacının deniz trafik operatörü / deniz trafik baş operatörü olarak 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olarak çalıştığım, emsal işçi olarak değerlendirilmesinin istendiği gemi kurtarma uzmanının ise 854 sayılı Deniz iş Kanununa tabi olduğunu, enspektörün de gerektiğinde gemide faaliyet gösteren faklı bir konumda çalıştığını belirterek davarım reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı kurumun işe alırken aynı şartlara tabi tuttuğu işçilere farklı derecelendirme sistemi uygulayarak farklı ücret ödediği, bunun Anayasanın 10. maddesiyle 4857 sayılı İş Kanununun 5.maddesine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle davaya konu isteklerin kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili süresi içinde temyiz etmiştir.
Dosya içinde mali müşavir bilirkişiden alınmış rapor ve itirazlar üzerine aynı bilirkişi tarafından düzenlenmiş ek rapor bulunmaktadır. Davalı vekili her iki rapora karşı ayrıntılı şekilde itirazlarda bulunmuş ve emsal olarak alınan işçilerin bir kısmının 4046 sayılı yasanın 22.maddesi uyarınca özelleştirme sebebiyle başka kamu kurumlarından naklen atanan işçiler olduklarını ve kurumlarındaki yüksek ücretle işe başlatılmalarının 4046 sayılı yasanın 22.maddesi hükmü olduğunu belirtmiştir. Yine geçici olarak görevlendirilen işçilerin emsal işçi olarak değerlendirilemeyeceği savunması ileri sürülmüştür.
Eşit davranma ilkesi tüm hukuk alanında geçerli olup, iş Hukuku bakımından işverene, işyerinde çalışan işçiler arasında haklı ve geçerli bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifadeyle işverenin ayrım yapma yasağı, işyerinde çalışan işçiler arasında keyfi biçimde ayrım yapılmasını yasaklamaktadır. Bununla birlikte, eşit davranma borcu, tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmemektedir. Bahsi geçen ilke, eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını Önlemeyi amaç edinmiştir.
Eşitlik İlkesi ise en temel anlamda Anayasanın 10. ve 55.maddelerinde de ifade edilmiş, 10.maddede "Herkes, dil, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" kuralına yer verilmiştir. 55. maddenin kenar başlığı ise "Ücrette Adalet Sağlanması" şeklindedir.
Bundan başka eşit davranma ilkesi, insan Haklan Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi, Avrupa Ekonomik Topluluğu Andlaşması, Uluslar Arası Çalışma Örgütünün Sözleşme ve Tavsiye Kararlarında da çeşitli biçimlerde ele alınmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu sistematiğinde ise, eşit davranma borcu, işverenin genel anlamda borçlan arasında yerini almıştır. Buna rağmen eşitlik ilkesini düzenleyen 5. maddede, her durumda mutlak bir eşit davranma borcu düzenlenmiş değildir. Belli bazı durumlarda işverenin eşit davranma borcunun varlığından söz edilmiş, ancak " esaslı nedenler olmadıkça" ve " biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça" bu yükümlülüğün bulunmadığı vurgulanmıştır.
4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinin ilk fıkrasında, dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi sebeplere dayalı ayrım yasağı getirilmiştir. Belirtilen bu hususların tamamının mutlak ayrım yasağı kapsamında ele alınması gerekir.
4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinin 4. ve 5.fıkralarında ise, işverenin ücret Ödeme borcunun ifası sırasında ayran yasağından söz edilmektedir. Maddede sözü edilen ücretin genel anlamda ücret olduğu ve ücretin dışında kalan ikramiye, pirim ve benzeri ödemleri kapsadığı açıktır.
İşverenin eşit davranma borcuna aykırı davranmasının yaptıranı, 4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinin 6. fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan hükme göre işçinin dört aya kadar ücreti tutarında bir ücretten başka yoksun bırakıldığı haklarım da talep imkânı bulunmaktadır.
Eşit davranma borcuna aykırılığı ispat yükü işçide olmakla birlikte anılan maddenin son fıkrasında yer alan düzenlemeye göre, işçi ihlalin varlığını güçlü biçimde gösteren bir delil ileri sürdüğünde aksi işveren tarafından ispatlanmalıdır.
Somut olayda davacı işçi, deniz trafik operatörü / deniz trafik baş operatörü olarak görev yapmaktadır. Davacı işçinin 4857 sayılı İş Kanununa tabi olduğu ve emsal olarak bildirilen işçilerin 854 sayılı Deniz İş Kanununa tabi çalıştığı yönünde savunma üzerinde durulmamıştır. Öte yandan enspektörlerin görev tanımlan davalı tarafça açıklanmış ve davacı işçinin yerine getirdiği görevle benzerlik bulunmadığı bildirilmiştir. Mahkemece konu üzerinde gerekli araştırmalara gidilmiş değildir. Konunun uzmanlığı gerektirdiği açıktır. Bu konuda mali müşavir bilirkişiden alınan rapora göre sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. İşyerinde 4857 sayılı İş Kanununu ile 854 sayılı Deniz İş Kanununa tabi çalışanların durumlarının değerlendirilmesi bakımından üniversitelerin iş ve soysal güvenlik hukuku kürsüsünden ve denizcilik fakültesinden seçilecek birer öğretim üyesi ile, iş güçlüğü ve risklerinin tespiti bakımından bir iş güvenliği uzmanından oluşacak bilirkişi heyetinden gerekirse işyerinde keşif de yapılmak suretiyle rapor alınmalı, davacı işçinin ve emsal olarak değerlendirilen işçilerin görev ve unvanlarının ne olduğu, farklı iş kanunlarına tabi olup olmadıkları belirlenmeli, ücret ve diğer haklan bakımından kıyaslama yapılmalıdır. Emsal olarak alman işçilerin 4046 Sayılı Yasanın 22. maddesine göre özelleştirme sebebiyle başka kamu kurumlarından naklen atanan kişiler olup olmadığı hususları da açıklığa kavuşturulmalıdır. İddia ve savunma delilleri doğrultusunda hukuki değerlendirme hâkime ait olmak üzere işverenin eşit davranma borcuna aykırı davranışının olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 5.maddesinde düzenlendiği biçimde eşit davranma borcuna aykırılığın tespiti halinde davaya konu olan mahrum kalman haklar da belirlenmeli ve istekler bakımından hüküm kurulmalıdır. İşverence eşit davranma borcuna aykırı davranılmadığının belirlenmesi halinde ise, davanın reddine karar verilmelidir. Mahkemece eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.