SAYILAR

Esas No : 2015/1418
Karar No : 2015/9561
Tarihi : 10.03.2015
İlgili Kanun/Madde : 1475. S. İşK. /14 6098 S. BK/132
Yargı Yeri: YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : • İBRANAME • 6098 SAYILI BK YÜRÜLÜĞE GİRMEDEN ÖNCE VERİLEN İBRANAMEYE İHTİRAZİ KAYIT KONULMASI • İHTİRAZI KAYIT KONULAN İBRANAMENİN MAKBUZ NİTELİĞİNDE OLACAĞI

Tam Metin

YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
 
Esas No.
Karar No.
Tarihi:
 2015/1418
2015/9561
10.03.2015
İlgili Kanun / Madde
1475. S. İşK. /14
6098 S. BK/132

 

 

 

  • İBRANAME
  • 6098 SAYILI BK YÜRÜLÜĞE GİRMEDEN ÖNCE VERİLEN İBRANAMEYE İHTİRAZİ KAYIT KONULMASI
  • İHTİRAZI KAYIT KONULAN İBRANAMENİN MAKBUZ NİTELİĞİNDE OLACAĞI
  ÖZETİ 6098 sayılı Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlülüğe girmiş olup belirtilen tarihten sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için kanuni  koşulların  varlığı aranmalıdır. Başka bir anlatımla 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmediği dönem için ibranamenin geçerliliği sorunu,  Dairemizin konuyla  ilgili  ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Feshi izleyen bir aylık süre içinde ibraname düzenlenememesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılması zorunluluğu 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenecek  ibra sözleşmeleri için geçerlidir.
Bu halde, anılan ihtarnamenin, 25.10.2011 tarihli ibranamede miktarı belirtilen kıdem tazminatı dışında kalan alacaklar için ihtirazı kayıt olarak kabulü hakkaniyetin gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.12.2003 gün ve 2003/9-760 esas, 2003/760 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır. Bu durumda, 25.10.2011 tarihli ibranamenin ihtirazi kayıtla verildiği anlaşıldığından, anılan ibranameye makbuz olarak değer verilmelidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 

 

 
     
             

DAVA : Taraflar arasındaki, fazla çalışma ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.03.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat C. Ö ile karşı taraf adına Avukat Y. G geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi Z. Ayan tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının yaş koşulu dışında diğer emeklilik şartlarını gerçekleştirmesi sebebiyle iş sözleşmesini feshettiğini, fazla çalışma yapmasına rağmen ücretinin ödenmediğini, izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek fazla çalışma ve yıllık izin  alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren vekili, davacı işçinin tüm alacaklarını alarak işvereni ibra ettiğini, ödenmemiş sair işçilik alacağının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerli olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
İbra sözleşmesi, İsviçre Borçlar Kanunu’nun 115. maddesinde düzenlendiği halde,  dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, 132. maddesine göre “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”.
6098 sayılı Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlülüğe girmiş olup belirtilen tarihten sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için kanuni  koşulların  varlığı aranmalıdır. Başka bir anlatımla 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmediği dönem için ibranamenin geçerliliği sorunu,  Dairemizin konuyla  ilgili  ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Feshi izleyen bir aylık süre içinde ibraname düzenlenememesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılması zorunluluğu 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenecek  ibra sözleşmeleri için geçerlidir.
İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir  uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, İş  Hukukunda “işçi  yararına yorum”   ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay  kararları ışığında bir gelişim  izlemiştir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda  borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi  ödeme  hallerinde Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren  ibranamenin çalışırken alınmış  olması makbuz etkisini  ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı halleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair  ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiğinden söz edilemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen  kısımlar  yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı  ibranamede çelişki  bulunmayan ve miktar içermeyen  kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.   
Davalı vekilince dosyaya sunulan 25.10.2011 tarihli ibranamede, davacıya  kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının ödendiği belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı asil 24.10.2011 tarihinde davalıya noterden gönderdiği ihtarnamenin 3. ve 4. bentlerinde “24.10.2011 tarihinde şirket yöneticileri ile yaptığım görüşmede, 21.891,48 TL tutarında kıdem tazminatı bedelinin tarafıma ödeneceği belirtilmiş ve bu ödemenin ekte fotokopisini sunduğum ibraname karşılığında yapılacağı beyan edilmiştir. İbranameye fazlaya dair haklarımı saklı tuttuğum yönündeki şerhimin düşülmesine izin verilmemiş, haklarımı almam ibranameyi kayıtsız şartsız imzalamam koşuluna bağlı kılınmıştır. İzah edilen nedenle, ibraname üzerine haklarımız saklı tuttuğuma dair beyanımı yazmama izin vermemeniz hususunu kabul etmediğimi, tarafıma yapılacak her türlü ödemeyi kısmi ödeme olarak kabul ettiğimi, yasa ve sözleşmeden doğan tüm haklarıma dair fazlaya ilişkin haklarımı saklı tuttuğumu beyan ederim.” şeklinde açıklamada bulunmuştur. Söz konusu ihtarname, 26.10.2011 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir. Bu halde, anılan ihtarnamenin, 25.10.2011 tarihli ibranamede miktarı belirtilen kıdem tazminatı dışında kalan alacaklar için ihtirazı kayıt olarak kabulü hakkaniyetin gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.12.2003 gün ve 2003/9-760 esas, 2003/760 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır. Bu durumda, 25.10.2011 tarihli ibranamenin ihtirazi kayıtla verildiği anlaşıldığından, anılan ibranameye makbuz olarak değer verilmelidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.