ÖZETİ 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğü ile beraber uygulamada “4/b” sigortası olarak nitelendirilen “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların” eylemlerinin de yukarıdaki şartların varlığı halinde iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır. Bununla beraber bu sigortalıların bir işverene bağlı olarak çalışmaları söz konusu olmadığı hallerde 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında ve giderek 7036 sayılı Kanun’un 5/1 inci maddesi kapsamında İş Mahkemelerinin görev alanı giren bir tazminat davasından bahsedilemez. Bu kapsamdaki davaların ancak sorumluluk hukuku hükümlerine göre genel mahkemeler nezdinde ilgilisine karşı açılarak sonuca bağlanması mümkündür.
4. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda; iş kazasında vefat eden sigortalının desteğinden yoksun kalan davacıların iş mahkemesinde işveren sıfatıyla husumeti davalıya yönelterek yargılamaya başlanmış ise de; davalının cevap dilekçesinden itibaren iddiasının davacıların desteği ile aralarında işçi ve işveren ilişkisi olmadığı bu ilişkinin “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan” niteliğinde olduğu ve vefat eden sigortalının bizzat alt işverenin kendisi olduğunun iddia edildiği ve davalının bu duruma işaret eden delillerinin toplandığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya dairemize gönderilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi Güner Durmuş tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi Ö. D.’nun eşi, küçük Gizem ile küçük Melisa’nın babası H. D.’nun 29.10.2014 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucunda ağır yaralandığını, akabinde kaldırıldığı hastanede vefat ettiğini, davacıların murisi H.’in iş kazası sonucu ölümü ile geride bıraktığı eşi ve çocuklarının hem maddi hem de manevi olarak çöküntüye uğradıklarını belirterek davalının iş güvenliği konusunda gerekli özen ve ihtimamı göstermemesi sonucunda iş kazası neticesinde vefat eden H. D.’nun davacı eşi Ö. D. için 10.000,00-TL maddi, 60.000,00-TL manevi,küçük G. D için 10.000,00-TL maddi ve 40.000,00-TL manevi, küçük M. D. için 10.000,00-TL maddi ve 40.000,00-TL manevi olmak üzere toplamda 170.000,00-TL tazminatın kaza tarihi olan 29.10.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş yargılamanın devamında maddi tazminat istemlerini sigortalının eşi Ö. D için 158.544,44 TL’ye, kızı G. D. için 11.417,58 TL’ye ve kızı Melisa Doydu için 21.881,45 TL’ye artırmıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirket işçisi olmadığını, müteveffanın alt işveren sıfatıyla müvekkili şirkete kendisi işçisi olan M. Y. ile birlikte geldiğini ve kendi torna tezgahını kurduğunu ancak kendisiyle yapılacak işlerle ilgili planlama yapılması ve her konuda tam olarak anlaşılması ve sözleşme imzalanması için fabrikada beklediği sırada kazanın meydana geldiğini, soruşturma aşamasındaki M. Y.’nin ifadesinden de bu durumun anlaşılacağını, kazanın meydana geldiği gün müteveffadan tamirat talebinde bulunulmadığını, müvekkili şirketin bir çok alt işverene zaman zaman çeşitli işleri yapması için devrettiğini, müteveffanında fabrikanın kurulması aşamasında kendi torna tezgahı ile geldiğini, kazadan sonra yakınları tarafından torna tezgahının alındığını, müteveffanın sebebin anlaşılamadığı bir nedenle kimseye bilgi vermeden ve izin almadan bakım için kapağı açtığını ve helezona ayağını kaptırması sonucu kazanın meydana gediğini, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını, olayın tüm şirket yönetici ve çalışanlarını derinden yaraladığını, davacının asli kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; dosya içerisinde bulunan ceza dosyası, SGK.müfettişlerince yapılan incelemeler ve dosyamızdaki tanık ifadelerine göre; vefat eden H. D.’nun arkadaşı M. Y ile beraber davalı işyerinin torna işlerini yapmak üzere davalı işveren ile anlaştıkları, olay tarihinden iki gün önce torna malzemelerinin işyerine taşındığı ve işveren tarafından gösterilen yere taşındığı, olay günü arızalı olan helezona müdahale etmeleri nedeni ile 4857 sayılı Kanun’un 8 inci maddesine göre vefat eden ile davalı arasında işçi işveren ilişkisinin başladığı değerlendirilerek bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile davanın davacı Ö. D’nun maddi tazminat talebinin kısmen kabulü, manevi tazminat talebinin kabulü ile 100.982,20 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminatın 29.10.2014 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı Ö. D.ya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı G. D’nun maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kabulü ile 40.000,00 TL manevi tazminatın 29.10.2014 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı G. D’ya ödenmesine, davacı M. D’nun maddi tazminat talebinin kısmen kabulü, manevi tazminatın kabulü ile 5.863,78 TL maddi tazminat, 40.000,00 TL manevi tazminatın 29.10.2014 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı M. D.’ya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müteveffanın müvekkilinin işçisi olmadığını, kendi adına bağımsız çalışan olduğunu, eksik araştırma sonucu karar verildiğini olayın iş kazası niteliğinde bulunmadığını müvekkilin kusurlu olmadığını asli kusurun müteveffaya ait olduğunu, bilirkişi raporlarına yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden verilen kararın da hatalı olduğunu bildirerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamındaki yazı, bilgi ve belgelere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde usul ve esas bakımından hukuka aykırılık bulunmamasına, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere göre meydana gelen kazanın iş kazası olduğu hükme esas alınan kusur raporunun 4857 sayılı Kanun’un 77 nci maddesine uygun olduğu, maddi tazminat hesabında yasal mevzuata ve yargıtay uygulamalarına aykırılık görülmediği anlaşıldığından HMK’nın 359 uncu maddesine 28.07.2020 tarihli 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un 38 inci maddesiyle eklenen fıkra ile HMK’nın 353/1. b-1 bendi uyarınca davalı vekilince yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrarla zarara uğrayan sigortalı ile müvekkili arasında işçi işveren ilişkisi olmadığından İş Mahkemesinin görevli olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinin yeterli olmadığını, Tanık Murat Yendi beyanından da anlaşılacağı üzere 3 gün boyunca işyerinde çalışmanın söz konusu olmadığını, kazalının bu 3 günlük sürede iş ile ilgili hazırlıklarını yapmış fabrikaya iş malzemelerini taşıdığını, çalışma konusunda anlaşmaya varılmadan kazanın gerçekleştiğini, müteveffanın müvekkili işçisi olmadığını, SGK kayıtları ve Esnaf ve Sanatkarlar Odası kayıtları ile Gelir İdaresi Başkanlığı Kayıtları incelendiğinde durumun anlaşılacağını, kazalının işçi olması halinde kendi malzemelerini getirmeyeceğini, işyerindeki malzemeleri kullanacağını, işyerinde olay günü toplantı olduğu ve yapılacak işlerin toplantı sonucunda bildirileceğinin belirtildiği, uzun yıllar serbest çalışan olduğunun sabit olduğunu, kusur oranına itirazın karşılanmadığını, ceza dosyası ile çelişki giderilmediğini, hükmedilen tazminat miktarlarının yüksek olduğunu, bilirkişi raporları karar vermeye elverişli olmadığını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, zararlandırıcı olay nedeniyle davalı ile davacıların murisi arasında işçi işveren ilişkisi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile371 inci maddeleri ile 55 ve 110 uncu maddesi, 6098sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417 nci maddesi ile 49, 50, 51, 52, 53, 55 ve 56 ncı maddeleri ile 5510 sayılı Kanun’un 13, 16,19, 20ve 21 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunun 77 nci maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu maddeleri, usuli kazanılmış hak yönünden 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır.
3. Değerlendirme
1.İş kazası hukuki sebebine dayalı davalar Yargıtay’ın yerleşik içtihatları kapsamında “Kurumca (SGK) giderilmeyen zarar kalemlerinin işveren ve ilgililer tarafından giderilmesine yönelik maddi ve manevi tazminat davaları” olarak kabul edilmektedir.
2. İş kazasının gerçekleştiği kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesinde;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işiniyapmaksızın geçen zamanlarda,
d)Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olay iş kazası olarak tanımlanmıştır.
3. Bu maddeden de açıkça anlaşılabileceği üzere 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğü ile beraber uygulamada “4/b” sigortası olarak nitelendirilen “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların” eylemlerinin de yukarıdaki şartların varlığı halinde iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır. Bununla beraber bu sigortalıların bir işverene bağlı olarak çalışmaları söz konusu olmadığı hallerde 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında ve giderek 7036 sayılı Kanun’un 5/1 inci maddesi kapsamında İş Mahkemelerinin görev alanı giren bir tazminat davasından bahsedilemez. Bu kapsamdaki davaların ancak sorumluluk hukuku hükümlerine göre genel mahkemeler nezdinde ilgilisine karşı açılarak sonuca bağlanması mümkündür.
4. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda; iş kazasında vefat eden sigortalının desteğinden yoksun kalan davacıların iş mahkemesinde işveren sıfatıyla husumeti davalıya yönelterek yargılamaya başlanmış ise de; davalının cevap dilekçesinden itibaren iddiasının davacıların desteği ile aralarında işçi ve işveren ilişkisi olmadığı bu ilişkinin “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan” niteliğinde olduğu ve vefat eden sigortalının bizzat alt işverenin kendisi olduğunun iddia edildiği ve davalının bu duruma işaret eden delillerinin toplandığı anlaşılmaktadır.
5. Her ne kadar dava dosyası kapsamında yer alan SGK müfettişi raporunda sigortalının iş sözleşmesine tabi (4/a) çalışan olduğu tespit edilmiş ve Uyap kayıtlarına göre SGK tarafından açılan ve istinaf aşamasında kesinleştiği anlaşılan rücu dava dosyasında da aynı kabule yer verilmiş ise de; iş bu temyize konu dava dosyasına SGK’nın taraf olmadığı gibi HMK’nun 303 üncü maddesi kapsamında kesinleşen rücu dava dosyası ile iş bu tazminat dava dosyasının “taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı” olmaması nedenleriyle bu tespitlerin kesin delil ve maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacağı, ancak “kuvvetli delil” niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği açıktır.
6. O halde davalının işveren olmadığı yönündeki iddiasının bir yönüyle SGK’nın hak alanını ilgilendirdiğinin açık olmasına göre, davalıya SGK tarafından yapılan işverenlik tespitine yönelik Kurum işlemine karşı sigortalı hak sahipleri ile SGK’ya karşı menfi tespit talepli dava açmak üzere önel verilip, süresi içerisinde açılacak davanın sonucuna göre, İş Mahkemesinin görevli olup olmadığı hususları da değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken bu yönde inceleme ve araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
7. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin,eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
8. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli bu aşamada sair temyiz itirazları incelenmeksizin, istinaf itirazlarının esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
VI. KARAR:
1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri bu aşamada incelenmeksizin yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi’nin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin hükmünün kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
2. Davalının peşin olarak yatırdığı temyiz harçlarının istek halinde kendisine iadesine,
3. Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
17.10.2023tarihinde oy birliğiyle karar verildi.