İlgili Kanun / Madde
6098 S. TBK/131
6100 S. HMK/105 vd
YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Esas No. 2017/8
Karar No. 2019/3
Tarihi: 24.05.2019
l KISMİ DAVADA ISLAHLA ARTTIRILAN TUTARA AYRICA FAİZ TALEBİ BELİRTİLMESE DE DAVA DİLEKÇESİNDEKİ FAİZ TALEBİNE BAĞLI OLARAK FAİZE HÜKMEDİLECEĞİ
ÖZETİ: Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması hâlinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedilecektir.
I-GİRİŞ
A. İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDAKİ BAŞVURU
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 06.07.2017 tarihli ve 237 sayılı karan ile 12 Ocak 2016 tarihinde Yargıtay Birinci Başkam, Hukuk Genel Kururlu Başkanı ve Yargıtay 7, 9,22 Hukuk Daireleri Başkanları ile yapılan toplantıda kararlaştırıldığı üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulu salonunda 01. 03 ve 04 Şubat 2016 tarihlerinde 7, 9 ve 22. Hukuk Daireleri Başkan ve üyeleri ile yapılan toplantı sonucunda içtihat aykırılığı olup uzlaşma sağlanamadığından içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilmesi gerekli konulardan olan ıslahta faiz istenmemişse, faize karar verilip verilemeyeceği hakkında içtihatları birleştirme başvurusunun görüşülmesi sonucunda "Islahta faiz istenmemişse, faize karar verilip verilemeyeceği" konusunda görüş aykırılığı bulunduğu ve farklı uygulamaların sürdürüldüğü sonucuna varıldığından, aykırılığın İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda giderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
B. YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULUNUN KARARI VE İÇTİHADI BİRLEŞTİRMENİN KONUSU
Yargıtay Birinci Başkanlık Kumlunun 6 Temmuz 2017 tarihli ve 237 sayılı kararı ile "Islahta faiz istenmemişse, faize karar verilip verilemeyeceği" konusunda Daireler arasında görüş aykırılığı bulunduğu ve bu aykırılığın İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunca içtihatları birleştirme yoluyla giderilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Bununla birlikte Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kumlunun 19 Nisan 2019 tarihli birinci görüşmesinde içtihadı birleştirme konusu “Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması halinde arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedilip hükmedilemeyeceği" şeklinde oy birliği ile değiştirilmiştir.
C. İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KONUSUNA İLİŞKİN ÖZEL DAİRELER İLE HUKUK GENEL KURULU GÖRÜŞLERİNİN ÖZETLERİ
1. İçtihatların Birleştirilmesi Konusu Kapsamında Kısmî Islah İle Faiz Talebi Belirtilmeksizin Arttırılan Miktar Bakımından Dava Dilekçesindeki Faiz Talebine Bağlı Olarak Faize Hükmedileceği Görüşünde Olan Daireler:
Yargıtay Yirmiikinci Hukuk Dairesi 26.07.2016 tarihli görüş yazısında 6100 sayılı Kanun`un 176`ncı maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen ya da tamamen ıslah edebileceği, ıslahın, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini bir defaya mahsus olmak üzere kısmen ya da tamamen düzeltmesine imkân tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yol olduğu, öğretide ise ıslahın yukarıdaki tanıma benzer, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlandığı, davacının davasını değiştirmeyip sadece genişletmek istemesi ve dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmasının kısmi ıslah yolu ile mümkün olduğu, kısmî ıslahta sadece belli bir usul işleminin düzeltildiği, kısmî ıslahta dava dilekçesinin sadece talep sonucunda belirtilen miktar yönünün düzeltildiği, dava dilekçesinin diğer kısımlarının geçerli olduğunun kabulü gerektiği, başka bir anlatımla, dava dilekçesinin faiz ile ilgili kısmının ıslahla artırılan miktar için de geçerli olduğu, davacının faiz talebini ıslah dilekçesinde tekrar etmesinin anlamı bulunmadığı, aksi hâlde dava dilekçesinin miktar dışındaki tüm unsurlarına ıslah dilekçesinde de yer verilmesi gerektiği, ancak kısmî ıslahta bunun gereksizliğinin ortada olduğu, ıslaha konu usul işleminin sadece dava dilekçesindeki miktar olup, dava dilekçesindeki diğer unsurların aynen devam ettiği yönünde davacının iradesinin mevcut olduğu, bunun ayrıca ve özel olarak belirtilmesinin gerekmediği, kısmî ıslahla dava konusu miktarın artırılması işleminin ek davayla bazı yönlerden benzerlik gösterse de, esas itibarıyla farklı müesseseler olduklarından ıslahla ilgili sorunların yine ıslah müessesesi çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, başka bir anlatımla kısmî ıslahla ortaya çıkan hukuki sorunların ek dava müessesesi ile çözümlenmesinin her zaman doğru olmadığı, bu bağlamda temerrüt dolayısıyla faizin başlangıcı ve zamanaşımına ilişkin sorunların çözümü yönünden kısmî ıslah ile ek dava paralellik göstermekte ise de, ek davada faize karar vermek için aranan talep şartının kısmî ıslahta aranmaması gerektiği, dava dilekçesinde faiz istenmiş olması kaydıyla, miktar artırmak suretiyle yapılan kısmi ıslahta ayrıca faiz istenmesine gerek olmadığı, Dairece miktar artırmak suretiyle dava dilekçesinin kısmen ıslah edilmesi hâlinde dava dilekçesinde yer alan faiztalebinin artırılan miktar için de geçerli olduğunun kabul edildiği, kısmî ıslahla dava dilekçesinin miktar dışındaki tüm unsurlarının geçerli olduğu, sadece miktara ilişkin kısmının düzeltildiğinin kabul edildiği belirtilmiştir.
2. İçtihatların Birleştirilmesi Konusu Kapsamında Kısmî Islah İle Faiz Talebi Belirtilmeksizin Arttırılan Miktar Bakımından Dava Dilekçesindeki Faiz Talebine Bağlı Olarak Faize Hükmedilemeyeceği Görüşünde Olan Daireler:
Yargıtay (kapatılan) Yedinci Hukuk Dairesi 04.05.2016 tarihli görüş yazısında, HMK`nın 26`ncı maddesi gereği hâkimin istisnalar hariç tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre talep sonucundan daha azma karar verebileceği, davacının açıkça faiz talep ettiğini belirtmediğinden ıslahtaki taleplere faiz yürütülmemesi gerektiği;
Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi 21.03.2016 tarihli görüş yazısında, Dairenin çoğunluk görüşünün, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 26`ncı maddesi gereğince ve taleple bağlılık kuralı uyarınca ıslah dilekçesinde faiz talebi açıkça belirtmemiş ise, faize karar verilmeyeceği yönünde olduğu, ancak karşı görüşte olanların ise ıslahın karşı tarafın onayına ve yargıcın kararma bağlı olmaksızın bir tarafın usûle ilişkin yaptığı işlemleri, gerekli giderleri vermek koşuluyla yasada belirtilen süre içerisinde yöntemine uygun biçimde tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan hukuksal bir işlem olduğu, HMK`nın 176`ncı maddesine göre taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen ya da tamamen ıslah edebileceği, aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği, kısmen ıslahta davada daha önce yapılmış olan belli bir usulî işlemin düzeltilmesinin söz konusu olduğu, kısmen ıslaha uygulamada sıklıkla dava konusunun artırılması biçiminde rastlandığı, davanın kısmen ıslahı ile davada yapılmış olan belli bir usul işleminin ıslah edildiği ve bundan sonraki usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasının sağlandığı, kısmî ıslah sureti ile dava konusunun artırılması ile kısmî dava dilekçesinde belirtilen miktarın artırılmasına ilişkin usul işleminin düzeltilerek davanın tam eda davası niteliğini almakta olduğu, dava dilekçesinde faiz istemi var ise ıslah ile miktar artırıldığından ayrıca ıslah dilekçesinde faiz istenmesine gerek bulunmadığı gibi, ıslah ile artırılan isteklere temerrüt yoksa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği, buna bağlı olarak davalı taraf süresinde kısmî davada zamanaşımı definde bulunmuş ise, bu zamanaşımı definin, davalı yönünden ıslahtan sonra zamanaşımı definde bulunmasına gerek olmaksızın ıslah ile artırılan miktarlar için de değerlendirilmesi ve dikkate alınması gerektiği, kısaca davalı kısmî davada zamanaşımı definde bulunmuş ise, bu zamanaşımı itirazının ıslah ile artırılan miktarları da kapsadığının kabul edilmesi gerektiği, zira kısmî ıslah da olsa ıslahın bir ek dava olmadığı, dava dilekçesinde kısmî olarak istenen miktarın düzeltildiği gerekçesi ile faize karar verilebileceği yönünde olduğu belirtilmiştir.
3. Diğer Hukuk Dairelerinin Görüşleri:
Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 08.06.2016 tarihli görüş yazısında, ıslahta faiz istenilmemiş ise, ıslah dava değerinin artırılmasına yönelik ve asıl dava dilekçesinde faiz istenilmiş olması hâlinde faize karar verilebileceği, asıl dava dilekçesinde ve ıslahta faiz istenilmemiş olması hâlinde ise faize karar verilemeyeceği, davanın tamamen ıslah hâlinde ise, faiz istenilmesi durumunda faize karar verilebileceği;
Yargıtay İkinci Hukuk Dairesinin 23.03.2016 tarihli görüş yazısında, Dairenin, gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken, gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun yürürlüğe girmesinden sonra oluşturduğu kararlarda taleple bağlılık ilkesi uyarınca ıslah edilen miktar için faiz isteğinin bulunmaması hâlinde ıslah edilen miktar için faize hükmedilemeyeceğini kabul ettiği;
Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinin 28.03.2016 tarihli görüş yazısında, faiz feri bir alacak olduğu için davacının kısmî davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup tutmamasına bakılmaksızın daha sonra faizle ilgili olarak ek dava açabilmesi mümkün olduğundan, kısmî veya tam dava açılırken başlangıçta hiç faiz istenmediğinde faiz talebinin daha sonra ıslah işlemi ile yapılabileceği, esas alacağın talep edilebileceği süre içerisinde faizin (ek alacağın) istenmesi gerektiği, açılan kısmî davada talep edilen asıl alacak için faiz istenilmiş ancak daha sonra ıslahla dava konusu arttırılmış ve ancak ıslahla arttırılan kısım için açıkça faiz istenmediği gibi, faiz talebi bulunan kısmi dava dilekçesine atıfta da bulunulmadığında kural olarak mahkemenin taleple bağlılık ilkesi (HMK 26.md.) gereği ıslahla artırılan kısım için faize hükmedemeyeceği, yani faiz ferî bir talep olduğundan kısmî davadaki alacak için istenilen faiz talebinin ıslahla arttırılan kısım için geçerli olarak kabul edilmediği, ancak kısmî dava dilekçesinde açıkça faiz talebinde bulunulmuş, ıslah dilekçesinde ise dava konusu edilen miktar arttırıldığı gibi, dava dilekçesindeki bütün taleplerin geçerli olduğu belirtilmiş veya dava dilekçesindeki diğer tüm taleplerin kabulüne karar verilmesi istenilmiş ve dava dilekçesine atıfta bulunulmuş ise, bu kısmî davadaki faiz talebinin ıslahla arttırılan kısım için de istenildiği anlamına gelecek şekilde yorumlandığı, buna göre kısmî dava dilekçesinde faiz talep edildiği hâlde ıslah dilekçesinde faiz talep edilmeyip ve kısmi dava dilekçesine de atıfta bulunulmadığı durumlarda ıslah ile artırılan miktar için faize hükmedilmesi yönünde dairelerin farklı uygulamalarının bulunması nedeniyle içtihatların birleştirilmesi hususunun düşünülebileceği;
Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinin 28.03.2016 tarihli görüş yazısında, Dairenin çoğunluk görüşünün ıslah dilekçesi ile ıslah edilen miktara faiz istenmemesi hâlinde faize hükmedilemeyeceği yönünde olduğu;
Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesinin 21.03.2016 tarihli görüş yazısında, Daire uygulamalarına göre, dava dilekçesinde faiz talep edilmiş olmak kaydı ile daha sonra yapılan ıslahta faiz istenilip istenilmediğine bakılmaksızın ıslah edilen miktara faiz uygulanması gerektiği yönünde görüş mevcut olduğu;
Yargıtay (kapatılan) Altıncı Hukuk Dairesinin 22.03.2016 görüş yazısında, Daire çoğunluğuna göre, ıslah dilekçesinde faiz talebi yoksa, HMK`nın 26`ncı maddesindeki taleple bağlılık ilkesi gereği, hâkimin talepten fazlasına karar veremeyeceği, bu nedenle talep yoksa faize karar verilemeyeceği, azınlıkta olan bir kısım üyelerin ise, ıslah ile dava dilekçesindeki asıl alacak miktarının arttırılarak düzeltildiği, dava dilekçesinde faiz talebi varsa, bu talebin ıslah edilen istemin tamamı için geçerli olduğu, ıslah dilekçesinde ayrıca faiz talebinde bulunulmasına gerek olmadığı görüşünde olduğu;
Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesinin 19.04.2016 tarihli görüş yazısında, dava dilekçesinde "faiz" talep edilmiş olması koşuluyla, başlangıçta talep edilen miktarın daha sonra ıslahla artırılması durumunda, ıslah dilekçesinde artırılan miktar için faiz talep edilmemiş olsa bile, başlangıçta talep edilen faizin, aksi yönde bir açıklama bulunmadıkça ıslahla artırılan kısım için de geçerli olacağı, ancak, ıslah ile artırılan miktar için ıslah tarihinden, önceki miktar için ise dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği;
Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesinin 20.04.2016 tarihli görüş yazısında, Dairede görülen alacak davalarında ıslah ile artırılan miktarlar yönünden faize hükmedilebilmesi için ayrıca faiz talep edilmiş olması aranmakta iken; zaman içerisinde bu görüşün yumuşatıldığı, alacak davalarında dava dilekçesinde faiz talep edilmiş ise, müddeabihin artırılmasına yönelik olarak yapılan ıslahlarda, açıkça faiz talebi olmasa da faize hükmetmek gerektiği, kısmî talepli dava dilekçesindeki faiz isteme iradesinin, tüm alacak miktarı için geçerli sayılması; davanın tamamen ıslahı hâlinde ise, açıkça faiz talebinde bulunmak gerektiği, çünkü ıslah dilekçesi ile ilk dava dilekçesi hiç verilmemiş sayıldığı için bu dava dilekçesindeki faiz isteğinin ıslah dilekçesinde dikkate alınmasının söz konusu olmayacağı noktasına gelindiği, hâlen uygulamanın bu şekilde olduğu;
Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesinin 18.04.2016 tarihli görüş yazısında, faizin açıkça dava dilekçesinde talep edildiği kısmî dava veya belirsiz alacak davalarında, açıkça faizden feragat edilmediği sürece, kısmî davadaki alacağın kalan bölümünün ıslahla, belirsiz alacak davasında da alacağın belirlenen bölümünün dilekçe ile istenmesi durumunda, arttırılan veya belirlenen bölüm için yeniden faiz istenmesine gerek bulunmaksızın arttırılan miktar yönünden de faize hükmedilmesi gerektiği, zira, arttırılan ve belirli duruma getirilenin asıl alacak miktarı olup, dava dilekçesinde ayrım yapılmaksızın faiz açıkça talep edilmekle arttırılan bölüm yönünden faiz talebinin tartışmalı bulunmadığı, konuya ilişkin Daire uygulamasının açıklanan şekilde kararlılık kazandığı, diğer Dairelerin istikrar kazanmış farklı uygulamaları varsa içtihat aykırılıklarının giderilmesi için içtihatların birleştirilmesi gerektiği;
Yargıtay Onikinci Hukuk Dairesinin 22.03.2016 tarihli görüş yazısında, Dairenin yerleşik içtihatlarına göre icra takiplerinde istenilen para miktarının ıslah yoluyla artırılamayacağı, bu nedenle ıslahta faizle ilgili bir içtihatları bulunmadığı;
Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesinin 18.05.2016 tarihli görüş yazısında, Dairenin özellikle tüketici kredilerinden alman dosya masrafları ile ilgili davalarda ıslah dilekçesinde faiz istenmese bile ıslah ile artırılan kısma ıslah, dava dilekçesiyle istenen kısma ise dava tarihinden itibaren faiz işletilecek şekilde yerel mahkeme kararlarını düzelterek onadığı, belirsiz alacak davası şeklinde açılan davalarda ise müddeabihi artırmayı yeterli görüp, dava dilekçesinde faiz istenmişse dava tarihinden itibaren faiz işletilecek şekilde karar verdiği;
Yargıtay Ondördüncü Hukuk Dairesinin 14.04.2016 tarihli görüş yazısında, Dairenin ihtisas alanı gayrimenkul hukukuna ilişkin bulunduğundan tapu iptali ve tescil istemi yanında ikinci kademede tazminat isteminde bulunulması hâlinde mahkemece tazminata hükmedilmiş ve hüküm bu yönden temyiz edilmiş ise, dosyanın görevsizlik kararı verilerek ilgili Dairelere gönderilmekte olduğu, bu yönüyle faiz talebi bulunmayan ıslah hâllerinde faize karar verilip verilmeyeceği hususunda yaygın bir uygulamalarının bulunmadığı, ancak, ıslah ile artırılan kısım müddeabih olup, artırılan kısım için yeniden faiz istenmesine gerek bulunmadığı, asıl davada talep edilen miktara temerrüdün dava açılmasıyla oluştuğu nazara alınarak dava tarihinden, (haksız fiil dışında) ıslah ile artırılan miktara ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinin düşünüldüğü;
Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesinin 22.03.2016 tarihli görüş yazısında, kısmen yapılan ıslahta dava dilekçesinin sadece miktar yönünün düzeltilmiş olduğu, dava dilekçesinin diğer kısımlarının geçerliliğini aynen koruduğu, yani dava dilekçesinin faiz ile ilgili kısmının ıslahla artırılan miktar için de geçerli olduğu, o hâlde ıslah dilekçesinde artırılan alacak kalemi yönünden faiz talebi olmasa dahi dava dilekçesindeki faiz istemi gözetilerek artırılan miktara ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği;
Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesinin 02.06.2016 tarihli görüş yazısında, başlangıçta dava dilekçesiyle faiz istenmiş olması kaydıyla miktar artırmak suretiyle yapılan kısmî ıslahta ayrıca faiz istenmemiş olsa da, ıslah edilen alacak miktarları yönünden de faiz yürütülmesi gerektiğinin düşünüldüğü, bu konuda Daireye ait karar bulunmadığı;
Yargıtay Onyedinci Hukuk Dairesinin 15.04.2016 tarihli görüş yazısında, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak ve faiz talebinde bulunularak dava açılmış ise, ıslah dilekçesi ile müddeabih artırıldığı hâlde faiz istenilmemiş olsa da, dava dilekçesinde istenen faizin ıslah dilekçesinde artırılan alacağı da kapsadığı, diğer bir ifade ile ıslahla artırılan bölüme de faiz işletilmesinin mümkün olduğu, Dairenin konuya ilişkin kararlarının istikrarlı bir uygulama olduğu;
Yargıtay (kapatılan) Onsekizinci Hukuk Dairesinin 17.03.2016 tarihli görüş yazısında, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı tutulmak suretiyle "faiz" talep edilmiş olması hâlinde, başlangıçta talep edilen miktarın daha sonra ıslahla artırılması durumunda, ıslah dilekçesinde artırılan miktar için faiz talep edilmemiş olsa bile, başlangıçta talep edilen faizin, aksi yönde bir açıklama bulunmadıkça ıslahla artırılan kısım için de geçerli olacağı, dolayısıyla ıslahla artırılan miktar dahil, alacağın tamamı için dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği;
Yargıtay Ondokuzuncu Hukuk Dairesinin 21.03.2016 tarihli görüş yazısında, ıslahla müddeabihin artırılması sırasında artırılan kısım için faiz istenmemiş ise “talepten fazlasına hükmedilemez” ilkesi gereğince artırılan kısım için faize karar verilemeyeceği;
Yargıtay Yirminci Hukuk Dairesinin 20.04.2016 tarihli görüş yazısında, “ Islahta faiz istenmemişse, faize karar verilip verilemeyeceği“ konusunda dairede görüş farklılığı bulunduğu, Daire çoğunluğunun, ıslah yolu ile müddeabihi artıran davacının, dava dilekçesini kısmen ıslah etmiş sayılacağı, dava dilekçesinde değindiği diğer taleplerini değiştirmediğine göre ilk dava dilekçesinde faiz istemi varsa, ıslahla artırılan bölüm yönünden faize hükmedilebilmesi için ayrıca ıslah dilekçesinde faiz istemesine gerek bulunmadığı, mahkemece ıslahla artırılan bölüm dâhil alacağın tümü için ilk davadaki isteme göre faize hükmedilmesi gerektiği görüşünde olduğu, buna karşılık azınlıkta kalan üyelerin ise, müddeabih artırımı için yapılan ıslahın kısmi ıslah olduğu, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıda bulunduğu, dolayısıyla, kısmî dava açan davacının, müddeabihi artırabilmek için ek dava açmak veya kısmî ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahip bulunduğu, kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağının, bir anlamda artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde olduğu, kısmî davayı ıslah ederek müddeabih artırma ile bu yola gidilmeyip ek dava açılmasının davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerektiği, bu nedenle de nasıl ki ek davada faiz istenilmediğinde faize hükmedilemeyecekse, ıslahta da faiz istenilmemişse mahkemece ıslahla artırılan alacak için faize hükmedilemeyeceği görüşünde oldukları;
Yargıtay Yirmibirinci Hukuk Dairesinin 23.03.2016 tarihli görüş yazısında, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 141`inci maddesinde iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı düzenlenerek ıslah hükümlerinin saklı olduğunun ifade edildiği, aynı kanunun 176 ve devamı maddelerindeki düzenleme ile, taraflardan her birine, yapmış olduğu usul işlemlerini aynı davada bir kez olmak üzere kısmen veya tamamen ıslah etme imkânı tanındığı, bu nedenle davanın tamamen ıslah edilebileceği gibi, kısmen de ıslah edilebileceği, davacının, ıslah yoluyla davadaki usul işlemlerinden bir veya birkaçını değiştirebileceği, bu kapsamda olmak üzere ıslah yoluyla dava sebeplerinin ve talep sonucunun değiştirilebileceği, kısmen ıslahta ise usul işlemi bağlamında davacının, talep sonucunu genişletebileceği, sonuç itibariyle davacının, dava dilekçesindeki talebini arttırabileceği ve talep sonucu kısmına yeni talepler ekleyebileceği, ıslahın tam ıslah mı yoksa kısmen ıslah mı olduğu hususunun önem taşıdığı, zira davanın tamamen ıslahı hâlinde sunulan dava dilekçesinin önceki dilekçenin yerine geçeceği için ıslah dilekçesinde faiz istenmemiş olması hâlinde faize hükmedilmesinin "taleple bağlılık" ilkesine aykırı düşeceği, eğer ıslah kısmî ise, dava dilekçesinde yer alan hususlardan birinin arttırılması, ilk dilekçedeki talebin ferisi olan faiz isteminden vazgeçme anlamı taşımayacağından, ıslahta faiz istenmese dahi faize hükmedilmesi gerektiği;
Yargıtay Yirmiüçüncü Hukuk Dairesinin 21.03.2016 tarihli görüş yazısında, Dairece yazı ekinde bulunan karar örneklerinde de görüleceği üzere, kısmî dava açılması durumunda, fazlaya ilişkin hak saklı tutulsa dahi, davalının sadece dava dilekçesinde belirtilen tutar üzerinden temerrüde düştüğü, ıslahla talebin artırılması sırasında faiz talep edilmemesi hâlinde ıslah ile artırılan kısma faiz yürütülemeyeceği görüşünün benimsendiği; belirtilmiştir.
4. İçtihatların Birleştirilmesi Konusu Kapsamında Hukuk Genel Kurulu Başkanlığının Görüşü:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2016 tarihli görüş yazısında, ıslahta faiz istenmemiş ise, faize karar verilip verilemeyeceği konusunda Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarihli ve 2011/4-504 E.-2011/606 K. sayılı kararının "… harcı yatırılarak ıslah ile artırılan kısmın ayrı bir dava, diğer bir deyişle ek dava olarak kabulü gerektiği, ek davadaki ilkelerin burada da söz konusu olacağı, ıslah suretiyle istenen miktara faiz yürütülmesi talep edilmediğinden, dava açılırken talep edilen faizin bu talebe yansıtılmayacağı, kendisi faiz talep etmeyen davacı lehine faiz yürütülmesi olanağı bulunmadığı benimsenmiş ve sonuçta ıslah ile artırılan kısım için faiz talep edilmediğinden bu bölüm için faize hükmedilmeyecektir.
Buna göre müddeabihin ıslah yolu ile artırılması ayrı bir dava niteliğinde kabul edilmekle, ıslah sırasında bu miktar için faiz talep edilmemiş ise, davacının faiz talep etmeme yönündeki bu açık tavrına karşın dava açılırken talep edilen faizin bu isteğe de sirayet edeceği gerekçesi ile ıslah olunan miktara faiz yürütülmesi olanaksızdır" şeklinde olduğu, sonuç olarak, ıslah suretiyle istenen miktara faiz yürütülmesi talep edilmediğinde dava açılırken talep edilen faizin bu talebe yansıtılamayacağı, dolayısıyla ıslah ile artırılan kısım için faiz talep etmeyen davacı lehine faiz yürütülmesi olanağı bulunmadığı, içtihatlar arasındaki aykırılığın Hukuk Genel Kurulu kararları doğrultusunda giderilmesinin uygun olacağının düşünüldüğü bildirilmiştir.
II. ÖN SORUN
İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, içtihatların birleştirilmesinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılmış ve uyuşmazlığın Yargıtay 7, 9 ve 22 Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu kararlarından kaynaklandığı bilahare 7. Hukuk Dairesinin kapatıldığı, Hukuk Genel Kurulunun bu konuda iki adet kararının bulunduğu, 12.10.2011 tarihli ve 2011/4-504 E.-2011/606 K. sayılı kararının Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin çoğunluk görüşü ile aynı yönde olup bu kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin görüşü ile farklılık arz ettiği, Hukuk Genel Kumlunun 25.01.2017 tarihli ve 2015/22-449 E.-2017/128 K. sayılı kararının ise Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin görüşü ile aynı yönde, ancak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile çoğunluk görüşünden farklı olduğu, bu durumda her ne kadar Hukuk Genel Kumlu Başkanlığının görüş yazısında 12.10.2011 tarihli karara atıf yapılarak ıslah edilen kısım için faiz talep edilmemiş ise faiz istenemeyeceği belirtilmiş ise de, Hukuk Genel Kumlunun 25.01.2017 tarihli kararının aksi yönde olduğu, öyle olunca 2797 sayılı Yargıtay Kanunu`nun 16`ncı maddesinin beşinci bendi hükmü uyarınca, konu daha evvel Hukuk Genel Kurulunda tartışılmış olduğundan ve gerek Hukuk Genel Kurulunun iki içtihadı arasında ve gerekse Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarihli kararı ile Yargıtay 22.Hukuk Dairesi arasında, yine Hukuk Genel Kurulunun 25.01.2017 tarihli kararı ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin çoğunluk görüşü arasında içtihat farklılığı bulunduğundan Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından içtihat uyuşmazlığının giderilmesi ve içtihatların birleştirilmesi gerektiği oy birliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmesine karar verilmiştir.
III. İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KONUSU İLE İLGİLİ KAVRAM, KURUM VE YASAL DÜZENLEMELER
A, DAVA TÜRLERİ
1. Dava
Hukukça korunan sübjektif bir hakkı ihlal edilen ya da tehlikeye düşen veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin ortaya çıkan uyuşmazlığı anlaşarak çözememesi hâlinde devletin yetkili organlarına müracaat ederek hukukî koruma talep etmesi mümkündür.
Devlet, kişiler arasında özel hukuk alamnda çıkan uyuşmazlığı (eğer taraflar aralarında anlaşamıyorlarsa) kural olarak onların talebi üzerine» yargı organları aracılığıyla çözer. Dava da, bu çözüm çerçevesinde ortaya çıkan, medenî usûl hukukunda en geniş uygulama alanı bulan bir yoldur (Pekcanıtez Usûl, Medenî Usul Hukuku, İstanbul 2017,15. Bası, Cilt II, s. 923).
O hâlde dava, mahkemeye yöneltilmiş bulunan hukuksal himaye talebidir ( Tanrıver, S.: Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2016, Cilt I, s. 450).
Dava iki taraf sistemi üzerine kurulmuş olup davacı mahkemeden hukuki (himaye) korunma talep eden; davalı ise kendisine karşı hukuksal korunma talep edilen kişidir.
Bu arada belirtmek gerekir ki, dava bir dava dilekçesi ile açılır (HMK m. 119). Dava dilekçesinde nelerin yer alacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun (6100 sayılı Kanun/6100 sayılı HMK/HMK) 119`uncu maddesinde düzenlenmiş olup bu madde hükmüne göre dava dilekçesinde mahkemenin adı, davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa tarafların yasal temsilcileri ve davacı vekilinin ad ve soyadları ile adresleri, davanın konusu, dava malvarlığı haklarına ilişkin ise dava konusunun değeri, davacının iddiasını dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri, iddia edilen her bir vakıanın hangi delille ispat edileceği, dayanılan hukuki sebepler, açık bir şekilde talep sonucu, davacının, varsa kanuni temsilcisi yahut vekilinin imzası yer almalıdır.
2. Dava türleri