ÖZETİ: Bu noktada belirtmek gerekir ki, sendika genel kurullarında gerçekleştirilen zorunlu organ üyelikleri ile delege seçimlerinde uygulanacak temel ilkelerden olan seçimlerin serbestliği ilkesi, sendikaların yönetim ve işleyişlerinin demokrasi esaslarına aykırı olamayacağı ilkesini düzenleyen Anayasa’nın 51 inci maddesinin gereği olduğu gibi 6356 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının da gereğidir. Diğer taraftan Ülkemiz tarafından da onaylanan Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi’nin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında da çalışanların, temsilcilerini serbestçe seçmek hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 13.06.1988 tarihli ve 1988/14 Esas, 1988/18 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, seçimlerin serbestliği ilkesinin öğretide birleşilen “seçmen üzerinde her tür dış engelin, siyasal, ekonomik her etkinin ya da baskının bulunmaması” şeklindeki tanımı; korkutmaları, yıldırmaları ve yanıltmaları kapsadığı gibi temelde seçmenin dilediğine oy verme istencine dayanmaktadır. Yine Anayasa Mahkemesinin 29.05.2008 tarihli ve 2008/33 Esas, 2008/113 Karar sayılı kararında da “serbest oy ilkesi seçmenin hiçbir yasa dışı el atmaya, baskıya ve etkiye kapılmadan oyunu kullanmasıdır. Serbest seçim, oyların bu ortamda kullanıldığı seçimdir. Oy kullanmayı etkileyecek, seçmenin özgür iradesini saptırabilecek her tür etkileme baskı sayılır. Seçmeni dolaylı da olsa, olumlu ya da olumsuz etkiye açık tutacak her girişimin önlenmesi gerekir.” hususları belirtilmiştir.
Somut olaydaki gibi blok (bloke) liste yönteminde, seçmen, her bir görev için seçilecek adayın mevcut olduğu listelerden sadece birisine ve tüm listeye oy verebilmekte, buna karşın zorunlu organ üyelikleri ve delegelik bakımından bireysel olarak bir adaya oy verememekte ve ayrıca blok listelerde oy vermek istemediği adayları da listeden çıkaramamaktadır. Esasen blok liste yönteminin uygulandığı bir seçimde; seçmen, aday listelerden birisinin tümüne ve listedeki tüm adaylara oy vermek zorunda bırakılmaktadır. Bu itibarla, seçmenin tamamen özgür bir şekilde, her bir görev bakımından istediği adaya oy vermesi mümkün olmadığından blok liste uygulamasının serbest seçim ilkesine aykırı olduğu tartışmasızdır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 13.06.1988 tarihli ve 1988/14 Esas, 1988/18 Karar sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen genel kurulun iptali ve genel kurul kararının iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine dair verilen kararın Dairece bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili ile dâhili davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı Sendikanın Bursa Şubesinin 11.12.2016 tarihinde gerçekleşen 19. Olağan Genel Kurulunda gerçekleştirilen şube zorunlu organ seçimlerinin ilgili mevzuatta herhangi bir hüküm olmamasına rağmen blok liste ile yapıldığını ve bu uygulamanın seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde usulsüzlüğe neden olduğunu, davalı Sendikanın yürürlükte olan Tüzük’ün dava konusu maddelerinin 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na (6356 sayılı Kanun) aykırılık oluşturduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davalı Sendikanın 11.12.2016 tarihinde gerçekleştirilen Bursa Şubesi 19. Olağan Genel Kurulunun seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde usulsüzlük olmasından dolayı iptaline ve dava sonuçlanıncaya kadar şube işlemlerini yerine getirmek, şubeyi yönetmek ve olası iptal kararının kesinleşmesinden sonra şubeyi olağan genel kurula götürmek için 6356 sayılı Kanun’un 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince şubeye bağlı işyerlerinde sendika üyesi 3 kişilik kayyım heyeti atanmasına, davalı Sendikanın 14-15 Şubat 2015 tarihinde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurulunda değiştirilmiş ve 15.03.2015 yürürlük tarihli Tüzük’ün 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na (Anayasa) ve 6356 sayılı Kanun’a aykırı hükümleri olan, madde 19/(a) “iş kolunda fiilen çalışıyor olmak”, madde 20/(1.fıkra) “delegeler arasından”, madde 24/(a) “delegeler arasından”, madde 25/(1.fıkra) “delegeler arasından”, madde 32 “delegeler arasından”, madde 36/(a) “delegeler arasından”, madde 37/ (1.fıkra) “delegeler arasından”, madde 39/(1.fıkra) “şube başkanı adayları diledikleri takdirde ve ilgili seçim kuruluna onaylatmak şartıyla kendilerince tanzim edilecek oy pusulalarını kullanabilirler”, madde 39/(3.fıkra) “delegeler” ibarelerinin iptaline karar verilmesine talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili asıl ve birleşen davalara cevap dilekçesinde; Bursa Şubesi Genel Kurulunun ilgili Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.
Esas No : 2024/10370 Karar No : 2024/13290
mevzuata uygun olarak icra edildiğini, blok liste ile seçimin yapılamayacağı iddiasının dayanağının bulunmadığını, İlçe Seçim Kurulunun ve Divan Heyetinin onayladığı listeler esas alınarak seçimin yapıldığını, seçime iki liste ile girildiğini, Şube Genel Kurulunun 100 delegeden oluştuğunu, 96 geçerli oydan 73’ünü alan adayın listesinin seçimi kazandığını, davada davacıların hukuki yararının bulunmadığını, Genel Kuruldaki tüm işlem ve konuşmaların tutanağa yazılmış olduğunu, Genel Kurulun herkese açık olarak yapıldığını, Tüzük’ün 14-15 Şubat 2015 tarihli Olağan Genel Kurulda yapılan değişiklik ile kabul edildiğini ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Tüzük hakkında bildirdiği herhangi bir hukuka aykırılığın olmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini talep etmiştir.
2. Dâhili davalı vekili asıl ve birleşen davalara cevap dilekçesinde; davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının talebinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, davacının huzurdaki davayı açmasında hukuki yararının mevcut olmadığını, davacının iptal talebine gerekçe olarak sadece Genel Kurulun blok liste ile yapılmasının seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde usulsüzlüğe neden olmasını gösterdiğini, bu gerekçe ve iddianın kesinlikle hukuki olmayıp maddi gerçeklerle de bağdaşmadığını, Bursa Şubesi Olağan Genel Kurulunun yasal düzenlemelere göre cereyan ettiğini, sonuçlandığını ve kesinleştiğini, her adayın kendi listesini oluşturup Divan başkanlığına arz etmesi, Divan başkanlığınca yapılan kontrollerden sonra onaylanmak suretiyle ilçe seçim kurulunun tasdiklemesi ve seçimlerin buna göre yapılmasında yasal düzenlemelere aykırı bir yön olmadığını, davacının blok liste ile seçim yapılamayacağı iddasının hiçbir kanuni dayanağı olmadığını, Sendika tarafından gerçekleştirilen 01-02 Aralık 2018 tarihli Olağan Genel Kurulda bahsi geçen Tüzük hükümlerinin tamamının Genel Kurul tarafından değiştirildiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.11.2020 tarihli kararı ile davalı Sendikanın iptale konu edilen anılan Tüzük hükümlerinin Sendika tarafından gerçekleştirilen 01-02 Aralık 2018 tarihli Genel Kurulda değiştirildiği, yine Bursa Şubesinin 11.12.2016 tarihli Olağan Genel Kurulunun iptali istenmiş ise de 13.09.2020 tarihinde Bursa Şubesi Olağan Genel Kurulunun yapıldığı ve seçim sonuçlarının kesinleştiği, böylelikle iptali istenilen hususlarda dava konusu kalmadığı gerekçesiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesinin 18.06.2021 tarihli kararı ile; başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 21.10.2021 tarihli ve 2021/9588 Esas, 2021/14728 Karar sayılı kararı ile; sendikalar tarafından icra edilen her genel kurulun birbirinden farklı hukuki neticeler doğurduğu, yargılama sürecinin devamı sırasında yeni bir Olağan Genel Kurulun icra edilmesinin, eldeki davanın konusuz kalmasına sebebiyet vermeyeceği, bu itibarla Mahkemece, asıl ve birleşen davalarda Genel Kurulun iptali talebi bakımından olumlu yahut olumsuz bir hüküm tesisi gerektiği, davacıya, davasını davalı Sendika Bursa Şubesine de yöneltmesi için süre verilmesi, daha sonra sendika şubesine dava dilekçesinin tebliği ile ilgili şubenin göstereceği deliller toplandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerektiği, taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 12.10.2023 tarihli ve 2021/521 Esas, 2023/468 Karar sayılı kararı ile; davalı Sendikanın iptale konu edilen Tüzük hükümlerinin Sendika tarafından gerçekleştirilen 01-02 Aralık 2018 tarihli Genel Kurulda değiştirildiği, Bursa Şubesinin 11.12.2016 tarihli Olağan Genel Kurulunun iptali istenilmiş ise de 13.09.2020 tarihinde Bursa Şubesi Olağan Kurulunun yapıldığı ve seçim sonuçlarının kesinleştiği, iptali istenilen Tüzük hükümlerinin Sendikanın 01-02 Aralık 2018 tarihli Genel Kurulunda değiştirildiği, Şube Genel Kurulunun değiştirilen Tüzük doğrultusunda yenilenmiş olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalar bakımından davacılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.01.2024 tarihli ve 2023/21013 Esas, 2024/695 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyulmuş ise de bozmanın gereğinin yerine getirilmediği, Mahkeme kararında yine bozma öncesi gibi yeni Genel Kurulun yapıldığı ve seçim sonuçlarının kesinleştiği, Genel Kurulun yenilenmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddedildiğinin görüldüğü, açıklanan bu hususlara göre Sendika Tüzüğü’nün dava konusu hükümlerinin iptali talebi bakımından dava konusuz kalmış ise de Şube Genel Kurulunun iptali davası bakımından işin esasının incelenmesi, dava konusu sebepler çerçevesinde toplanan delillerin bir değerlendirmeye tâbi tutulması ve Mahkemece işin esasına ilişkin gerekçe tesisi suretiyle hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bilirkişi raporları değerlendirildiğinde raporlarda seçimlerde blok liste uygulamasının seçimlerin sonucunu etkileyen sendikaların demokratik ilkelere uygun bir şekilde işletilmesine ilişkin hükümler içeren Anayasa’nın 51 inci maddesine ve 6356 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesine aykırılık teşkil eden bir uygulama olduğu, Sendika Tüzüğü’nün 39 uncu maddesinin birinci fıkrası içerisinde yer alan “şube başkanının adayları diledikleri takdirde ve ilgili seçim kuruluna onaylatmak şartıyla kendilerince tanzim edilen oy pusulalarını kullanabilirler ” ifadesinin bu şekliyle “şube başkan adaylarının kendilerince ayrı ayrı tanzim edilen oy pusulaları kullanabilecekleri” şeklinde yanlış anlaşılmaya sebebiyet verilebileceği, şube zorunlu organlarına seçilebilmek için delege olmak koşulunun yasal bir dayanağı olmadığı ve bu bağlamda Sendika Tüzüğü’nün 20 nci maddesinin birinci fıkrası içerisinde yer alan “delegeler arasından”, 24/a maddesi içerisinde yer alan “delegeler arasından”, 25/1 maddesi içerisinde yer alan “delegeler arasından”, 36/a maddesi içerisinde yer alan “delegeler arasından”, 37/1 maddesi içerisinde yer alan “delegeler arasından”, 39/3 maddesi içerisinde yer alan “delegeler” ifadelerinin yasal dayanağı olmayan, sendikaların demokratik ilkelere uygun şekilde işletilmesini engelleyici kurallar olduğu, davalı Sendikanın iptale konu edilen anılan Tüzük hükümlerinin Sendika tarafından gerçekleştirilen 01-02 Aralık 2018 tarihli Genel Kurulda değiştirildiği, ancak iptali istenilen Bursa Şubesinin 11.12.2016 tarihli Olağan Genel Kurulunda uygulandığı, 11.12.2016 tarihli seçimdeki hukuka aykırılıklar yönünden açılan davanın haklı olduğu gerekçesiyle “Asıl dava ve birleşen dava yönünden davanın KISMEN KABULÜ İLE; 1-Davalı Sendika’nın Bursa Şubesi’nin, 11.12.2016 tarihinde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurulu’nun iptaline, 2-Davalı sendikanın iptali istenen 15.03.2015 yürürlük tarihli tüzük hükümleri bakımından davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,” karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ile dâhili davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili ile dâhili davalı vekili; cevap dilekçelerinde belirttiği sebeplerle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, Sendika Şube Genel Kurulunun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptali ile Tüzük değişikliklerine dair Genel Kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51 inci maddesinin son fıkrası şöyledir:
“Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.”
3. 6356 sayılı Kanun’un “Genel kurulda yapılacak seçimlerde uyulacak esaslar” kenar başlıklı 14 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Genel kurulda yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kuruluna üye seçimi ile delege seçimi, yargı gözetimi altında serbest, eşit, gizli oy, açık sayım ve döküm esasına ve tüzük hükümlerine göre yapılır.”
4. 6356 sayılı Kanun’un “Seçimlere itiraz” kenar başlıklı 15 inci maddesi şöyledir:
“(1) Genel kurulda yapılan organ ve delege seçimlerinin devamı sırasında yapılan işlemlere ilişkin olarak seçim sonuç tutanaklarının düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde yapılacak itirazlar hâkim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. İtiraz süresinin geçmesi ve itirazların karara bağlanmasından hemen sonra hâkim, 14 üncü madde hükümlerine göre kesin sonuçları ilan eder ve ilgili kuruluş veya şubesine bildirir.
(2) Bakanlık veya kuruluş ya da şubesinin üye ve delegeleri; kanun ve tüzük hükümlerine aykırı olarak genel kurul ve seçim yapılması veya seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde bir usulsüzlük ya da kanuna aykırı uygulama iddiasıyla, bu işlemlerin veya genel kurulun iptali için genel kurul tarihinden itibaren bir ay içerisinde dava açabilir. Dava basit yargılama usulüne göre iki ay içerisinde sonuçlandırılır. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/30 md.) Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/30 md.) Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtayca on beş gün içinde kesin olarak karar verilir.
(3) Genel kurulun veya genel kurulda yapılan organ seçiminin iptaline karar verildiği takdirde mahkeme; genel kurulu kanun ve tüzük hükümlerine göre en kısa zamanda toplamak, seçimleri yapmak ve yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar kuruluşu yönetmekle görevli olmak üzere, 4721 sayılı Kanun hükümleri gereğince bir veya üç kayyım tayin eder ve görev sürelerini belirler.”
5. Anayasa Mahkemesinin 13.06.1988 tarihli ve 1988/14 Esas, 1988/18 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Somut uyuşmazlıkta davalı Sendikanın Bursa Şubesinde gerçekleştirilen 11.12.2016 tarihli Genel Kurulda zorunlu organ seçimlerinin gerçekleştirildiği, blok liste uygulaması ile zorunlu organ üyelikleri ve üst kurul delegelikleri bakımından seçmenlerce iki listeden birinin tamamına oy verilmesi suretiyle seçimlerin tamamlandığı görülmektedir.
3. Bu noktada belirtmek gerekir ki, sendika genel kurullarında gerçekleştirilen zorunlu organ üyelikleri ile delege seçimlerinde uygulanacak temel ilkelerden olan seçimlerin serbestliği ilkesi, sendikaların yönetim ve işleyişlerinin demokrasi esaslarına aykırı olamayacağı ilkesini düzenleyen Anayasa’nın 51 inci maddesinin gereği olduğu gibi 6356 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının da gereğidir. Diğer taraftan Ülkemiz tarafından da onaylanan Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi’nin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında da çalışanların, temsilcilerini serbestçe seçmek hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir.
4. Anayasa Mahkemesinin 13.06.1988 tarihli ve 1988/14 Esas, 1988/18 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, seçimlerin serbestliği ilkesinin öğretide birleşilen “seçmen üzerinde her tür dış engelin, siyasal, ekonomik her etkinin ya da baskının bulunmaması” şeklindeki tanımı; korkutmaları, yıldırmaları ve yanıltmaları kapsadığı gibi temelde seçmenin dilediğine oy verme istencine dayanmaktadır. Yine Anayasa Mahkemesinin 29.05.2008 tarihli ve 2008/33 Esas, 2008/113 Karar sayılı kararında da “serbest oy ilkesi seçmenin hiçbir yasa dışı el atmaya, baskıya ve etkiye kapılmadan oyunu kullanmasıdır. Serbest seçim, oyların bu ortamda kullanıldığı seçimdir. Oy kullanmayı etkileyecek, seçmenin özgür iradesini saptırabilecek her tür etkileme baskı sayılır. Seçmeni dolaylı da olsa, olumlu ya da olumsuz etkiye açık tutacak her girişimin önlenmesi gerekir.” hususları belirtilmiştir.
5. Somut olaydaki gibi blok (bloke) liste yönteminde, seçmen, her bir görev için seçilecek adayın mevcut olduğu listelerden sadece birisine ve tüm listeye oy verebilmekte, buna karşın zorunlu organ üyelikleri ve delegelik bakımından bireysel olarak bir adaya oy verememekte ve ayrıca blok listelerde oy vermek istemediği adayları da listeden çıkaramamaktadır. Esasen blok liste yönteminin uygulandığı bir seçimde; seçmen, aday listelerden birisinin tümüne ve listedeki tüm adaylara oy vermek zorunda bırakılmaktadır. Bu itibarla, seçmenin tamamen özgür bir şekilde, her bir görev bakımından istediği adaya oy vermesi mümkün olmadığından blok liste uygulamasının serbest seçim ilkesine aykırı olduğu tartışmasızdır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 13.06.1988 tarihli ve 1988/14 Esas, 1988/18 Karar sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
6. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular ışığında olmak üzere, blok (bloke) liste yöntemi ile gerçekleştirilmesi sebebiyle dava konusu Genel Kurulun hukuka aykırı olarak gerçekleştirildiği anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesince verilen karar isabetlidir.
7. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekili ile dâhili davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.